Hayatın en önemli sırlarından biri de güven duygusudur. İnsanoğlu güvenmeyi ve güvenilmeyi ister. Bir an sonrasının neler getirip, neler götüreceğini bilmemek hayatı rotasından çıkarabilmektedir. Bu anlamda geleceğe güvenle bakabilmek önemli olmasına karşın, insanlar arası güven ilişkileri de farklı açıdan ele alınması gerekmektedir.
Eskilerden ifade edilen “sözünün eri” cümlesi ile adı anılabilecek kişiyi mumla arar olduk. Neden mi? Çünkü söz senettir diyenlerin yerini vadesi çoktan geçmiş, tedavülden kalkmış senet zihniyetli kişiler almıştır. Hal böyle olunca bukalemun türü insanlar türemektedir. Gördüğü her insana karşı şeklini ve rengini alan, o insanlara göre düşüncelerini şekillendiren, tam anlamıyla nabza göre şerbet veren türlerdir bunlar.
Eğriye doğruya bakmadan, karşıdakinin duymak istediğine göre kelimelere hayat veren nefesler olduğu sürece güven duygusu tesis edilemeyecektir. Çünkü doğrunun konuşulmadığı, ifade edilmediği yerde güven olmaz. Peki doğrular neden yaşamdan bu kadar uzak dediğimiz zaman sebep gayet açık: herkes doğrularla yüz yüze gelemez, doğruları duyamaz, doğrulara dayanamaz.
Doğrudan kaçan insanlara sizin söylemeniz gerekenler değil de onun duymak istedikleri söylenmeye devam edildiği sürece körler sağırlar birbirini ağırlar misali hayat akıp gitmeye devam edecektir. Önemli olan hayatın akması değil, nereye, nasıl aktığıdır. Yoksa hayat zaten kendi halinde de bir şekilde devam edecektir. Sana verilmiş olan nefesi nasıl tükettiğin yaşam sonrasında da belki de hayat olacak en büyük mirastır.
Yaşam en büyük öğretmendir. Birçok şey teori ile anlatılamaz, anlatılsa bile anlaşılamaz. Güven duygusu da bu böyledir. Güven demekle güvenilmez, güvenme demekle de güvenmeme olmaz. Bunu öğreten yaşamın kendisidir, tecrübedir. İnsan yaşadıkça her zaman tecrübe kazanmaya devam eder. Birikim haline gelen tecrübeler nesilden nesile aktarılmaya devam ettiği sürece toplumsal kaideler oluşmaya başlar.
Güneşli günlerde yanınızda olan kişilere gerçek anlamda güvenip güvenemeyeceğinizi bilemezsiniz. Çünkü gerçekten bir yağmurda, fırtına da kaldığınız zaman size bir şemsiye uzatıp uzatmayacağını yaşamadan anlayamazsınız. Birçok kişi güneşli günlerdeki insan ilişkilerine bakarak dostunun çok olduğunu zanneder, fakat şimşekler çakmaya başladı mı yanında bırakın dostu, arkadaş dahi bulamaz. İşte güvenin başka bir ispatıdır bu.
İnsanların artık bu tecrübelerle elde ettiği sonuçlar yeni yaşam çizgisinin anahtarı olmaktadır. Her şeyden önce herkese gereğinden fazla güvenmemeyi öğrenmek ve insanların da size gerçekten güvendiğini zannetmek gibi düşünceler bu kapsamda yapılan en büyük hatalardır. O yüzden insanın çok olduğu bir hayat yerine daha az samimi dostların yer aldığı, huzurlu bir hayat en güzel tercihlerden biridir. Az insan, çok huzur…