Günümüzde Üçkapılar diye anılan Hadrian Kapısı, Antalya’nın simge yapılarından biri. Kent merkezinde dolaşırken Hadrian Kapısı’na uğramamış, altından geçmemiş, fotoğrafını çekmemiş, önünde fotoğraf çektirmemiş kimse yoktur herhalde. Günün her saatinde yoğun bir insan trafiği vardır etrafında. Turist eksik olmaz. Her milletten insan görürsünüz önünde. ‘Antalya’nın dünyaya açılan kapısı’ dersek abartmış olmayız.
KAPI ÖNÜNDE KARANLIK TİPLER
Birkaç ay önce elden geçirildi, duvarlarını kaplayan bitkiler, otlar temizlendi. O gün bugündür sanki kaderine terk edildi gibi duruyor. Etrafını dilenciler, tuhaf tipler kapladı. Fotoğrafta da görüldüğü gibi, kırık bir çekmecenin üstüne ayakkabı boyası ve cila koymuş bir tip, yolunu bulmaya çalışıyor. Yanında da elinde portatif sandalyeyle bekleyen siyah gözlüklü başka bir figür… Karşıdaki Karakaş Camisi’nin önüne yerleşen Suriyeli bir aile… Kadın çocuklarıyla birlikte oturuyor, ikisinin eline tuşlu flüt vermişler. Çocuklardan biri caminin önünde, diğeri karşı kaldırımda… Flüt çalarak dileniyorlar.
MÜPTEZELLERİN MEKANI OLDU
Dilimizde bir deyim var: Medine dilencisi… Aynen öyle bir görüntü… Antalya’yı tanıtmak, bir dünya kenti yapmak, büyütmek, güzelleştirmek için çırpınıyor, para akıtıyoruz. Çağdaş bir şehir haline getirmek için didindiğimiz kentteki son görüntüler işte bunlar. Antalya’nın vitrininde, dünyaya açılan kapısında Medine dilencileri, çakal tayfası, karanlık suratlar. Turist gelir mi buraya? Ayakkabı boyayacağım dümeniyle cebinizi boşaltmaya çalışan tipleri, müptezelleri görseniz, oralarda dolaşır mısınız? Antalya’nın son hali işte bu.
HALK İMPARATOR İÇİN YAPTIRDI
Madem Hadrian Kapısı’ndan laf açtık, bilenler, bilmeyenler için biraz da bu yapıyı anlatalım. Bilenler bilgi tazelemiş olur, bilmeyenler de öğrenir. Antalya surlarının geçmişte 12 kapısı olduğu biliniyor. Günümüze kalan tek giriş kapısı ise burası… MS 130 yılında Roma İmparatoru Hadrian’ın onuruna Attaleia (Antalya) halkı tarafından yaptırıldı. Hadrian, Roma lejyonları arazide denetlemek ve düzenlemek, kentleri görmek, imparatorluk topraklarını incelemek için bolca seyahat etti. Kendisinden önceki ve sonraki imparatorlar sadece seferler esnasında Roma’dan çıkarken, Hadrian bir tür gezgin gibi neredeyse bütün imparatorluk topraklarını dolaştı. Turist bir imparator yani… Almanya, Britanya, Moritanya, Libya, Mısır, İran, Anadolu, Yunanistan, Filistin, İlirya toprakları Hadrianus’u ağırladı. Anadolu’da Karadeniz kıyılarında dolaştıktan sonra İzmit’te konakladı, Efes’e uğradığı da biliniyor.
ANTALYA’YA GELEN İMPARATOR
Hadrian’ın bu gezileri esnasında birçok kent kendilerine de uğrayacağı düşüncesiyle hazırlıklar yaptı, anıtlar dikti. Antalya’daki Hadrian Takı da bunlardan biridir. Phaselis, Perge gibi yakın kentlerdeki kapılar da günümüze kalmıştır. İmparator, Anadolu’ya yaptığı dördüncü seyahatinde Kilikia’dan deniz yoluyla Lykia-Pamphylia Eyaleti’ne geldi. Yazıtlardan bu seyahatinde Side, Aspendos, Perge ve Attaleia’yı (Antalya) ziyaret ettiğini öğreniyoruz. Hadrian’ın Attelia’dan sonra sahilden kuzeye gidip gitmediğini bilmiyoruz. Eğer gitmişse Termessos gibi kentleri bu dönemde ziyaret etmiş olabilir. Hadrian’ın Antalya’yı ziyareti onuruna dikilen, üç kemerli ve yanlarında iki kuleden oluşan bu tak günümüze kadar ulaştı. 1959 yılında aslına uygun olarak restore edilen Hadrian Takı’ndan çıkan yol antik çağlarda Attaleia kentini Perge’ye bağlıyordu. Bu yolun küçük bir bölümü Doğu Garajı nekropol kazısında ortaya çıkarıldı.