Hakkari, Türkiye'nin Güneydoğusu'nda yer alan bir ildir ve birçok zorlu arazi koşuluna sahip bir bölgedir. İlin konumu, Zap Suyu'nun sağ kıyısında ve deniz seviyesinden 1650 metre yükseklikte bulunması, Hakkari'yi coğrafi olarak dikkat çekici kılar. Yüksek rakımı ve dağlık yapısı, bölgenin ulaşımını zorlaştırsa da, Hakkari tarih boyunca stratejik bir öneme sahip olmuştur. Hakkari'nin zorlu coğrafyasına rağmen, çevre yollarının ve eski dönemlerde kurulan yolların etkisiyle bu bölge, idari merkez olarak işlev görmeyi başarmıştır.
Hakkari’nin tarihi, M.Ö. 2000'li yıllardan itibaren Herkariyan adı verilen bağımsız aşiretler ve beyliklerle başlar. Bölgenin dağlık yapısı, bu aşiretlerin M.Ö. 9. yüzyılda Urartular ve Asurlar arasında bağımsız kalmalarını sağlamıştır. Medler M.Ö. 612'de Asur İmparatorluğu’nu yıktı, ancak Persler, M.Ö. 331’de Makedon İskender’in seferi sırasında bölgeden silindiler. Hakkari, Med-Lidya, Pers-Yunan ve Sasani-Bizans savaşlarına sahne olmuş, doğu ve batı menşeli imparatorlukların çatışma alanı olmuştur.
Hakkari’de uzun süre özgür aşiretler döneminin ardından, 14. yüzyılda Şembu hanedanlığı olarak bilinen bağımsız beylikler dönemi başladı. I. Melik Esadeddin İzeddin Şer (I. Êzdînşêr) döneminde Hakkari, orta Kürdistan’ın en büyük beyliği haline geldi. 1532’den itibaren Osmanlı ve Safavi imparatorluklarının çatışma sahnesi olan Hakkari, Zeynel Bey döneminde, ‘içişlerinde özerk bir hükümet olma’ ve ‘vergi sisteminin dışında kalma’ şartlarıyla Osmanlı İmparatorluğu’na bağlandı.
1915'te Sarıkamış Harekatı sonrası Ruslar tarafından işgal edilen Hakkari, 1918'de Türkler tarafından kurtarıldı. İsyancı Nastûrîler ve Ermeniler Urmiye bölgesine çekildikten sonra, Vali Haydar komutasındaki Türkler Nastûrîleri yendi. Millî Mücadele sırasında Şemdinlili Seyyid Tâhâ ve Şahaklı Simiko, Yirminci Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa'yı destekleyerek Nastûrî ve Ermeniler'in bölgeye girişini engellediler. 1926'da yapılan Ankara Antlaşması ile Musul ve Hakkari'nin bazı bölgeleri sınır dışında kaldı. 1926'da Hakkari vilayeti kuruldu ve 1936'da çıkarılan 2885 sayılı kanunla il statüsü kazandı.
PEKİ, HAKKARİ İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Hakkâri'nin yerleşme tarihi, arkeolojik araştırmalara göre M.Ö. 7000 yıllarına kadar uzanmaktadır. Bölgeye dair ilk bilgiler Arap ve Fars kaynaklarında bulunur. Tarihçi İbn-i Havkal, Hakkar aşiretinin adından yola çıkarak Van Gölü'nün güneyindeki bölgeye “Hakkâriya” (Hakkarların beldesi) adını vermiştir. "Hakkâri" kelimesi, güçlü ve savaşçı anlamlarına gelir. 1990'lı yıllara kadar bölgede varlığını sürdüren Hakkar aşireti, 12 Pınyanış ve 12 Ertuşi aşiretinden oluşuyordu. Günümüzde Hakkâri merkez ilçesinde bir köy ve Yüksekova ilçesinde Oremar köyü, bu aşiretin adını taşımaktadır. Hakkâri, 1536’da Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlı topraklarına katıldıktan sonra bu adla anılmaktadır.
Hakkâri yöresinde farklı zamanlarda yaşamış olan değişik din ve ırktan milletler, merkez ilçeyi kendilerine göre adlandırmışlardır. Yakın zamana kadar Çölemerik adıyla anılan merkez ilçeye ki yöre halkının bugün bile kısmen kullandığı bir isimdir, Ermeniler İlmar, Süryaniler Gulamark, Memlüklar Culamerg adını vermişlerdir.