İsimleri de cafcaflı, her kafaya uygun; Halk otobüsü... Fakat ‘özel’. Eski tabirle, ‘hususi’. İş ‘hususi’ olunca, mevzu da ‘hassas’ oluyor. Özel halk otobüslerinin, Büyükşehir Belediyesi’ni dize getirmek için bu cehennem sıcağında vatandaşa yaptığı zulmü, dünkü yazımızda uzun uzadıya anlattık. Otobüslerini trafiğe çıkartmıyorlar, 600 otobüsten yaklaşık 300 tanesi çalışıyor, diğerleri ise yatıyor. En iyi durumda, yarım saatte bir araç geliyor. Bu nedenle otobüsler tıklım tıkış. İğne atsan yere düşmüyor. Üstüne üstlük de klimalar kasıtlı olarak çalıştırılmıyor. Ayılanlar, bayılanlar, sıcaktan kavrulanlar, terden boğulanlar, homurdananlar, bağıranlar, kavga edenler, siniri zıplayanlar, zor nefes alanlar, sıkış tepiş hastaneye, işe güce varmaya çalışan halk. Tam bir cehennem... Halka bu cehennemi yaşatanlar kim? ‘Halk’ otobüslerinin ‘özel’ sahipleri... Belediyenin araçları ‘halk otobüsü’ olmuyor, şahıslara ait otobüsler ‘halk otobüsü’ oluyor. Bunu bir oksimoron örneği olarak kayıtlara geçelim. Kamuya ait otobüsler 1990’lı yıllarda kişilere satılırken özelleştirilirken göz bağlamak için uydurulmuş bir hokus pokus işte.

Toplu ulaşımı sermaye belirliyor

Pandora’nın kutusunu açınca, okuyuculardan, vatandaştan, halktan da sorular, yorumlar, şikayetler akmaya başladı. Örneğin bir okuyucumuz, “Emin değilim, kısa mesafe ya da turist tercihi gibi bir sorun da var bu yetersizlikte. Yabancıların yoğun kullandığı hatlar ile yaşlıların, yani ücretsizlerin yoğun olduğu bölgelerde sefere çıkan araç sayısı farklı gibi” diye mesaj yazmış. Haklı olabilir. Çünkü 10-15 yıl önce, ‘KL08’ diye, ‘alayına giden’ efsane bir hat vardı. Lara’nın en ucundan Konyaaltı’nın dibine kadar giden bu hat vızır vızır işliyordu o yıllarda. Antalya’nın bir ucundaki Sarısu’yu diğer ucundaki Lara Birlik Plajı’na bağlayan bu hat, elbirliğiyle boğuldu. Artık 1 saatte bir geçen KL08’i görenler cennetlik filan oluyor. Muhtemelen özel halk otobüsü sahipleri, yani sermaye bu kadar uzun bir hat istemedi. Hiç de karlı değil onlar için. Vatandaş içinse efsane bir otobüs, hayatı, ulaşımı, kenti çok kolaylaştıran bir rotaydı. Halk mı, sermaye mi? Önceki dönemde sermaye tercih edildiği, esnafa yaka kaptırıldığı için bu hale geldik işte.

Yaşlı bölgelerine daha az otobüs

Tam bu noktada birileri, “KL08 hastane, Adliye, Tıp Fakültesi, Üniversite gibi yoğun sirkülasyon olan yerlere hiç uğramadan transit geçip gidiyor. Yoğun yolcu sirkülasyonu olan hatlardaki otobüs sayısının artırılıp bu tür duraklardan geçmeyen araçların da azaltılması mantıklı” diyebilir. Hadi bu tezi kabul edelim. Fakat KC06 diye başka bir hat daha var. Muratpaşa’yı Konyaaltı’na bağlıyor, Eğitim Araştırma Hastanesi’nden de geçiyor, Üniversite girişine de uğruyor. Yani yolcu ve ihtiyaç kapasitesi oldukça yüksek... O da 45 dakikada bir gelmeye başladı. Aslında yeterli bir cümle ama anlamamakta ısrar edenler için daha da detaylandıralım: Bu durum, insanların durakta, yazın cehennem sıcağı altında, kışın ise yağmurda, çamurda 45 dakika beklemesi anlamına geliyor. Peki, 45 dakika bekledikten sonra binebiliyorlar mı? İlk duraklarda binenler biliyor, ara duraklarda ise otobüs dolu olduğu için yolcu almıyor. Otobüs geçip gitti, arkasından söylendiniz, belki fotoğrafını çekip belediyeye bildirdiniz filan. Fakat sizi 45 dakikalık ikinci bir süre bekliyor. Bir sonraki otobüs yaklaşık 45 dakika sonra gelecek çünkü. O zaman soralım; Hadi hastane, adliye, üniversite gibi kurumları transit geçen KL08’in sefer sayılarının azaltılmasını anladık, buralara uğrayan KC06 niye azaltıldı? Yaşlıların, yani ücretsiz binenlerin yoğun kullandığı bir hat olduğu için mi? Kenti özel halk otobüsü sahipleri mi yönetiyor, yoksa halkın belediyesi mi?

Antalya bu kamburdan kurtulmalıdır

Son akaryakıt zamları ve artan vergi oranlarıyla birlikte iyice kambura dönüşen toplu ulaşım, belediye yönetimlerini çileden çıkardı. Zamlara tepki gösteren Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, yerel yönetimlerin toplu taşıma ve iş makinelerinde ÖTV’den muaf tutulmasını istedi. Fakat seçim sürecinde kesenin ağzını sonuna kadar açan hükümetin, kasayı doldurmak için bunlara abanmaktan başka niyeti yok gibi görünüyor. Bu konuda ortak bir ses çıkartmak, hep birlikte tepki göstermek varken otobüs sahiplerinin de Büyükşehir Belediyesi’ne halk üzerinden şantaj yapması kirli bir siyasetin diğer ayağı gibi görünüyor. Bir yolcu, otobüs şoförüne araçların niye az geldiğini sordu, “Otobüs yok, şoför yok” yanıtı aldı. Bunun öğretilmiş, ağız birliği olsun diye üzerinde anlaşılmış bir yanıt olduğu besbelli. Madem yeterli otobüs ve şoför yok; işte tam sırası. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin yeni otobüsler alması ve kendisinin işletmesi için elbirliğiyle uğraşalım, bir araya gelip destek olalım. Bu meselenin kamucu çözümden başka oluru yok. Ulaşım anayasal bir haktır ve toplu ulaşım da belediyelerin asli görevidir. Mezarlıklar nasıl özelleştirilemezse toplu ulaşım da özelleştirilemez. Kenti tehdit eden bu kamburdan, bu yanlıştan artık kurtulalım. Tam da zamanı...