İNSANLIK ÖLDÜ, KATİLİ MENFAAT
Lakin tanımlaması, tanınması en zor canlı da insandır. Ne zaman, nasıl hareket edeceği önceden kesin bir şekilde kestirilemez. Kendi ve çevresinin etkisi altında yaşayan insan, her an her şeyden olumlu ya da olumsuz şekilde etkilenir. Bunun akabinde ise mutluluk veyahutta huzursuzluk doğar.
Sevinçler paylaştıkça artar iken üzüntüler de paylaşıldıkça azalır. İnsanın en önemli vazifelerinden biri de eşinin, arkadaşının, dostunun hem acı hem de tatlı gününde yanında olmaktır, olabilmektir. İyi gün dostu sansarlar kümeste tavuk olduğu zaman gece bile ziyaretinize gelirken, tavuklar tükenince gündüz bile uğramaz olurlar. Çünkü ziyaretin sebebi olan menfaat, çıkar beklentisine konu olan malzeme tükenmiştir.
Öfke, kin, nefret tuzlu su gibidir; içtikçe susarsınız der Mevlana. Der ama kim ne anlar Mevla’dan, Mevlana’dan… Fırsatını bulsalar karşıdakini bir kaşık suda boğarlar. Lakin bu mudur insanlık, bu mudur yoldaşlık? İnsanın doğası gereği ortaya çıkan kusurların, yine doğası gereği örtbas edilmesi, üzerine gecenin zifiri karanlığının çekilmesi gerekirken; bunun yerine öfkeye, kine dönüşmesi ise yırtıcı hayvanın avına pençe atma sahnesinden bir anı canlandırmaktadır.
“Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” düşüncesi sanki mazide kalan bir tınıdan ibaret. Halbuki geleceğin temeli geçmişte gizlidir. Geçmiş birikimler yeni nesillere aktarılmalı; ilim, irfan her zaman baş tacı olmalıdır. Eskiden muallime, mektebe ve talebeye sınırsız destek verilirken, hürmet gösterilirken; günümüzde meslekler ve meslek erbapları artık kazançları ile orantılı itibar ve destek görmektedir. Fakat ilim; ne bedeli ne de kazancı açısından hiçbir şey ile mukayese edilemeyecek, hatta mevzu bahis dahi olmayacak kadar büyük öneme sahiptir.
Kazancına göre itibar gösterilen, insan yerine konulan kişiler acaba gerçek insanlıklarının ne kadar farkında? Bunun ortaya çıkmasını sağlayan, sahte sevgi gösterisinde bulunan kişiler ise dünyaya bıraktıkları bu mirasın bedelini hiç düşünmezler mi? Farkında olarak ya da olmayarak oluşturulan bu teamülün adeta bir virüs gibi tüm insanlığın içine işlemesinin müsebbibi olmak ne kadar acı, ne kadar hazin? Böyle gelmiş böyle gider, napalım sistem böyle gibi nidalarla kendini avutmak adeta gören gözlere perde çekmek demektir.
Hani nerede dost bildiklerim, hani nerede insanlık der şair. Der de kendi söyler, kendi dinler. İnsanlık ise acılar içinde inler. Yarınını düşünmeyen bu sözleri neyler. Neylerse Mevla’m güzel eyler… İnsanlığın bekası için menfaatsiz, karşılıksız, bedelsiz sevmek ve sevilmek dileğiyle…