Fırat Nehri’nin doğusunda, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Kahta, Mezopotamya ile Anadolu arasında bir geçiş noktası olma özelliğini yüzyıllar boyunca korudu. Kahta’nın bilinen tarihi M.Ö. 2000’li yıllara kadar uzanıyor. Bölgede ilk yerleşimin, Hititler döneminde başladığı düşünülüyor. Hititlerden sonra Asurlular, Urartular ve Medler gibi çeşitli uygarlıklar bölgeye hâkim oldu ancak Kahta’nın tarih sahnesindeki en dikkat çekici dönemi, Kommagene Krallığı döneminde yaşandı. M.Ö. 1. yüzyılda hüküm süren Kommagene Krallığı, bugün UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Nemrut Dağı ve heykelleriyle simgeleşmiş durumda. Kahta, bu krallığın önemli yerleşim yerlerinden biri olarak biliniyor.

Roma ve Bizans dönemlerinde de önemini koruyan bölge, 7. yüzyılda İslam ordularının bölgeye ulaşmasıyla birlikte Arap egemenliğine girdi. Ardından Selçuklu, Artuklu ve Osmanlı hâkimiyetleriyle bugünkü kimliğine adım adım kavuştu. Kahta, Cumhuriyet’in ilanından sonra 1933 yılında ilçe statüsüne kavuşarak Adıyaman’a bağlı olarak idari yapı içinde yer aldı. İlçe bugün hem tarihî mirası hem de Nemrut Dağı başta olmak üzere sahip olduğu kültürel zenginliklerle turizm açısından büyük bir potansiyel barındırıyor. Modern yapısını korurken geçmişle bağını da koparmayan Kahta, hem yerli hem de yabancı ziyaretçilerin ilgi odağı olmayı sürdürüyor.

PEKİ, KAHTA İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Kahta, Yüzyıllardır kullanılan bu yerleşim adının kökeni, Arapça’ya dayanıyor. Tarihçiler ve dilbilimciler, Kahta isminin Arapça 'Kehte' kelimesinden türediği görüşünde birleşiyor. 'Kehte', kuraklık ya da kıtlık anlamına geliyor. Bu adlandırmanın, bölgenin geçmişteki iklimsel koşullarına veya yaşanan zorlu dönemlere gönderme yaptığı düşünülüyor. Zamanla halk arasında bu ifade, fonetik değişim geçirerek ‘Kahta’ biçimini aldı ve günümüze kadar ulaştı. Kahta ismi, özellikle Emevi ve Abbasi dönemlerinde bölgeye yerleşen Arap toplulukların etkisiyle kalıcı hale geldi. O dönemlerde Arap aşiretlerinin yerleştikleri birçok bölge gibi, Kahta da hem dilsel hem kültürel dönüşümler yaşadı, bu da ismin bugünkü halini almasında önemli bir rol oynadı.

Muhabir: YUSUF ÖZTÜRK