Kaleiçi; ipi kopmuş kayık gibi!

Öyle hayal ettim kendi kendime; bu Kaleiçi'ni biraz daha farklı anlatmak için.

Sahipsiz bir kayık var. İpi çürüdüğü için kopuyor ve akıntı ile bağlı olduğu iskeleden uzaklaşmaya başlıyor!

Kimse kayığın varlığından haberi olmadığı için; yokluğundan da hiç haberleri olmuyor.

Ne limandakiler ve ne de limana bakan evlerde oturanlar; uzaklaştıkça uzaklaşan bu kayığı gördükleri halde; umursamıyorlar!

Kayık; akıntı ile her gün biraz daha uzaklaşıyor oralardan.

Bu kayığın üzerinde 'Kaleiçi' yazıyor.

***

Yıllardır bana verilen fırsatla Kaleiçi'ni gözlemleyerek; duygu ve düşüncelerimi sizlere aktardım. Bunu kendime bir vazife kabul ettim.

Yaşayanların veya yaşamayanların gözlerinden kaçan birçok sorunlar vardı. Ben bunları fotoğrafladım ve köşemde bilgi vererek izah ettim.

Bu seneye gelene kadar yazılarımdaki faydalı mesajları okuyanlar; bu hataların giderilmesine yardımcı oldular.

Ama bu sene ne olduysa Kaleiçi'nin, birçok kurumca dikkate alınmadığını gördüm!

Zaten Kaleiçi'nde yaşayan ve sahiplenenlerin çoğu esnaf olduğundan; benim yazdığım konular hiç dikkatlerini çekmiyordu.

Onlar için; gelen-giden turist ve alışveriş daha önemliydi.

Benim içinde; 'Kaleiçi'nin sahip olduğu tarihi ve doğal güzellikleri muhafaza etmek ve daha temiz, güzel bir Kaleiçi'nin turizme açılması önemliydi.

İstemiyordum artık; yeter diyordum; o yıkık dökük evlerin bir çöplük gibi görünmesini!

Yıkılan ve altından tarihi eserler çıkan alanların; kapatılmayıp bir müze gibi korunmasını istiyordum.

Duvarlara grafitiler çizenler ne yazsın ve ne de çizsin!

Her sene daha çok büyüyen incir ağaçları, surların yıkılmasına neden olmasına gönlüm razı olmuyordu.

İncir ağaçlarının kökleri surları yıkmış. Tophane'den bakınca görünüyor ama ilgili/ilgisizler görmüyorlardı her nedense!

Turistler fotoğraflarını çekiyorlar ve görüyorlar ama onlar bir türlü göremiyorlardı!

Telefonla aradım yetkililere bilgi verdim.

'Parktaki keçilerin tahtalarını kırıp ateş yakmışlar. Burası turistik bir yer. Lütfen gelin ilgilenin' diye.

Gelmediler!

Mermerlideki tuvaletin musluklarını kırıp çalanları hiçbir kimse ve ne de dürbünlü kameralar görmedi, gitti!

Kedi ve köpeklere hazır mama verenlerin yanında; bir de etli, kemikli tavuk parçalarını her gün bir çöplük ziyafeti gibi sokaklara atanlara hiç kimse mi karışamaz!

Beslendikçe hızla doğurganlarsan kedilerin; acıkınca miyavlamalarından kimsenin üzülmemesi mümkün mü?

Mama verecek diye yaklaştıkları otomobilin altında kalanları görenler de mi yok?

Hanutçuların ve benzeri kişilerin turistleri rahatsız ettikleri zaman sorumluluk alacak kim var?

Saat Kulesi arkasındaki caminin kapısında şu soğuk kış gününde yatan kişiyi; neden hiçbir Müslüman görmez ki?

Hortum ile kapı önü sulayan, yıkayan ve deterjanlı sularla yıkadıkları otolarında dökülen pislikleri sokağa süpürenleri bir gören var mı acaba?

Yoklar!

Herkes kendine bir sözde görev çıkarmış; başka hiçbir şeye karışmak istemiyorlar.

Yahu Kaleiçi'nde yaşıyorsunuz; neden görmemezlikten geliyorsunuz.

Duyduğunuz veya gördüğünüz çirkinlikleri sizler de bir yetkiliye iletseniz ne olur sanki!

Bakın ben yazıp fotoğrafladığım halde bir Bakan(!) yok. Belki siz de ilgilenirseniz o 'Bakmayan Bakan' ortaya çıkabilir!

***

BEN YORULDUM

Yıllardır, yazdım, çizdim yorulmadım ama beş dakika mesafedeki parktaki keçileri onarmaya kimse gelmedi! Oynayan taşlar altındaki sularla üst baş kirletmesin diye tamir etmeye de gelen olmadı.

Sadece özel yerler(!) onarıldı; o kadar!

Ben yoruldum artık anlatamamaktan.

Artık ne yazı ve ne de fotoğraf var; Kaleiçi sorunlarını anlatan!

Son…