Kars, tarih öncesi çağlardan beri insanların yaşadığı bir yerdi. Kür ve Aras nehirleri boyunca yapılan kazılar, buranın geçmişine dair birçok sırrı açığa çıkarmıştı. M.Ö. 9000-8000 yıllarından itibaren, insanlar burada hayvanları ehlileştirip tarımla uğraştı. Bu toprakların bilinen ilk sakinleri, M.Ö. 5000-4000 yıllarında buraya yerleşen Hurilerdi. M.Ö. 9. yüzyılda güneyden gelen Urartular bu bölgeyi fethetti. Urartular, 2500 yıl boyunca küçük beylikler aracılığıyla egemenliklerini sürdürdü ancak M.Ö. 665 yılında Kimmer akınlarıyla burayı terk etmek zorunda kaldılar. Bu durumda İskitler bölgeye hâkim oldu ve egemenlikleri M.Ö. 145 yılına kadar sürdü. Ardından, Partlar devreye girdi ve İskitlerin yerine Türk Arsaklı beyliğini kurdu.  

Ani Harabeleri Kars

Arsaklar, M.Ö. 2. yüzyıldan M.S. 5. yüzyıl ortalarına kadar Kars’ta hüküm sürdü. 430 yılında bölge Sasanilere geçti ve uzun bir süre boyunca Sasaniler, Bizans ve Araplar arasında el değiştirdi.  1064 yılında Selçuklu Türkleri burayı fethedip Türk Şeddatlı beyliğinin emrine verdi. 1200 yılında Gürcü Atabeyleri buraya hakim oldu ama 1239’da Moğollar geldi ve her şeyi tahrip etti. Moğollar Anadolu’dan çekilince Kars, 1406’da Karakoyunluların, 1467’de ise Akkoyunluların eline geçti. Bu iki beyliğin savaşları, bölgenin huzurunu bozdu ve yerleşim yerlerini tahrip edip nüfusu azalttı.

Kars 1960

1535 yılından itibaren Kars, Osmanlı İmparatorluğu’na katıldı. Osmanlı-Rus Savaşı öncesinde, 1877-1878 yıllarında, burası büyük bir askeri üs haline geldi. 1855 yılında Ruslara karşı alınan bir zaferden dolayı gazilik madalyasına layık görüldü. Bu tarihimizde bir şehre verilen ilk gazilik madalyasıdır. 1918 yılına kadar Rus işgali altında kalan Kars, o yıl yeniden alındı fakat Mondros Mütarekesi gereği ordunun buradan çekilmesiyle kaderiyle baş başa kaldı. Karslılar, bu zor zamanlarda milli birliklerini koruyarak önce Milli Şura, ardından Çenub-i Garb-i Kafkas hükümetlerini kurdular ve bağımsızlık mücadelesi verdiler. Nihayet, 30 Ekim 1920’de Kazım Karabekir’in komutasındaki Türk Ordusu Kars’a girdi ve bu toprakları tekrar Türk vatanı haline getirdi ve Kars Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte il statüsü kazandı.

PEKİ, KARS İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Kars denince akla, yiğitlik ve menkıbe diyarı geliyor. Bu toprakların adı da efsanelerle dolu. Kars, milattan önce 130-127 yılları arasında Kafkas Dağları’nın kuzeyinden, Dağıstan’dan gelen Bulgar Türkleri’nin ‘Velentur’ boyunun ‘Karsak Oymağı’ndan geliyor. Kâşgarlı Mahmud, Kars kelimesini tanımlarken “Deve ya da koyun yününden yapılan elbiseler, karsak derisinden elde edilen güzel kürkler ve bozkır tilkisi” ifadelerini kullandı. Bu tanım, Kars’ın kültürel derinliğini gösteriyor. Türkiye’de, Kars kadar eski Türkçe isme sahip başka bir şehir yok. Eski Türkçe’de ‘Karsak’, karnının altı beyaz olan, 75-80 cm boyundaki çöl tilkisi olarak geçiyor. Kıpçaklar, bu hayvanı totem edindi ve kendi boylarına ‘Karsak’ adını verdi. Buharalı Şeyh Süleyman da Kars’ı anlatırken ‘şal, kuşak, dokuma, belbağı, futa, miyanbet, karsak, tilki’ gibi kelimeleri kullandı. Antik zamanlarda da Kars’a dair farklı isimler mevcut. Batlamyus, Kars’ı ‘Khorsa’ olarak anarken Strabon ‘Khorzene’ dedi. Kars adının Gürcücede ‘kapı kenti’ anlamına gelen ‘Karis Kalaki’ ifadesinden geldiği yönünde bir rivayet de biliniyor.

390656

Muhabir: YUSUF ÖZTÜRK