Kaybolmanın derin huzuru

Ruhun savrulur bir yerden diğer bir yere.

Her yeni bilgiyle şaşırırsın, sarsılırsın, kederlenirsin, gülümsersin.

Yaşanmışlıklara yaklaştığını sandıkça, Kaçkarlar'da sis ve yağmur senden biraz daha uzaklaştırır geçmişi.

Köklerinin peşinde belki de kendindir aradığın.

Gerçekte bulmak istediğinin ne olduğunu bilmeden çıktığın yolda öyle yüklenir ki yüreğin. Melez ruhunun ve kalbinin yarısının ait olduğu anne atalarının topraklarında gözlerindeki hüzün yüklü yağmur bulutları, Karadeniz yaylalarında derelere karışır.

Bazen bir mezar taşında bulursun köklerinin izini, bazen sararmış sayfalarda bir notta, bir fotoğrafta.

Anne atalarının Rize'deki yaşanmışlıklarına, baba atalarının Kafkaslardan Anadolu'ya göçlerinde yurt edindikleri topraklardaki anılar karışır. Yüreğin buruk, hüzünlü, bir o kadar mutlu ve huzurludur…

Bir kez çocukluğumda gitmiştim annemin topraklarına bir de 30 yıl sonra geçtiğimiz yıllarda gittim. O topraklarda gezerken hissettiklerim tam da yukardaki satırlardı.

Bir de annemden sonra, dağların, akşam saatlerinin, ormanların annemi neden hüzünlendirdiğinin yanıtını; onun topraklarında, Karadeniz'in dağlarında onunla birlikte yürürken kendimde buldum. Karadeniz'e daha bir vuruldum annemden sonraki o gezide.

Neden mi anlatıyorum bunları?

Çünkü çok gençken 'Nerelisin?' diye soranlara kısaca 'İstanbulluyum' derdim. Ama şimdi aynı soruyu soranlara uzun bir yanıt veriyorum: 'Anne atalarım Karadenizli, baba atalarım 93 muhaciri, Osmanlı-Rus Harbi'nde Kafkaslardan Anadolu'ya göç etmiş.'

Soruyu soran, sorduğuna pişman oluyor belki bu uzun yanıt karşısında ama ben sanırım yaş aldığım için köklerimi de anlatmak istiyorum.

Kuşaktan kuşağa anlatılan aile masallarımızı yazma yolculuğumun gürültülü kalabalığındayım yıllardır. Yazarken ermişleri, aşıkları, delileri, askerleri olan bir aileye mensup olmanın ruhumu nasıl melezleştirdiğinin, renklerimi nasıl çeşitlendirdiğinin yanıtıyla da yüz yüzeyim.

Belki bir gün uzun uzun anlatacağım bu masallarımızı.

Belki de hiçbir zaman anlatmayacağım.

Bilmiyorum.

Ama yazıyorum.

Her ailenin bir tarihi olduğuna inanıyorum çünkü.

Anlatacak hikayeleri olduğuna.

Onun içindir ki ailemin çınarlar bu dünyadan göçüp gitmeden nesilden nesile aktarılanları not edip sonra tarihin tozlu sayfalarındaki dönemlerle eşleştirmeye çalışıyorum.

Şimdi e devlet soyağacına herkes müthiş ilgi gösteriyor ya ben de baktım acaba bildiklerimden fazlası var mı diye. Yoktu. Çünkü isimleri yazan dedeleri, nineleri ben zaten dinlemiştim aile büyüklerimden.

O nedenle soy ağacını merak edenlere diyorum ki, 'Ailenizin çınarlarını dinleyin. Tüm yaşanmışlıklar o hikayelerde.'

Bir de atalarınız yaşadığı toprakları ziyaret edin.

Öyle büyük bir huzur hissedeceksiniz ki.

Hepsi bu…