Kendime sorularım

Meğer, Prof. Dr. İsmail Türemen 'Hayat'ın bölünmüşlüklerine karşın şiir gibi naif renk gibi değişken; Prof. Dr. Güngör Güner bir disiplin içinde disiplinsizlik; Prof. Dr. Jale Yılmabaşar düşlenen ve yaşananın bireysel iradenin seçimi; Prof. Dr. Ateş Arcasoy taktik ve tekniklerin yol kazasına uğramasıyla ortaya çıkan beklenmedik sonuçlar karmaşası; Yrd. Doç. Dr. Fuat Kökek farklı notalardan oluşan bir senfoni; Prof. Dr. Hüsamettin Koçan inançla oluşan uzun bir yol olduğunu öğretmişler bana, ben sanat eğitimi aldığımı sanırken...

Öğretilenlerin özünü ise 'Hayat bir armağan' olarak yazmışım ruhuma ve beynime.

Hocalarımın öğrettiklerinden belirlediğim yerde durup kendime sorular sordum bugün.

Dedim ki kendime;

Sen hiç boğulduğunu sandığın anlarda rüzgara karşı ağzını açıp derin derin içine çektin mi?

Aracını yolun kenarına park edip yüzünü güneşe çevirip gözlerini kapadın mı sadece bir dakikalığına?

Yolda yürürken eğilip, o güne kadar fark etmediğin bir çiçeği kokladın mı?

Yüzü gözü kir pas içinde bir çocuğun başını okşadın mı?

Elindeki simidi, karşısına oturup bir sokak köpeği ile paylaştın mı?

Uyandığında çok sevdiğin bir arkadaşına telefon açıp 'Seni seviyorum ben ya' diyerek şaşırttın mı?

Çıplak ayakla kurumuş otların, taşların, susuzluktan çatlamış toprağın üzerinde adım attın mı?

Hiç dilek balonu uçurdun mu?

Uçurmaya çalıştığın uçurtmanın ipleri ayağına dolaşıp düştün mü?

Dört yaşındaki yeğeninle 'Yammurrr yayıyoooo…Seller akıyooo. Ayap kızı camdan bakıyooo' şarkısını söylediniz mi birbirinize telefonda?

Hiç, sırt çantanı hep hazır ederek her an gidebilme özgürlüğünü hissettin mi?

Mesela tanımadığın havalimanlarında kaçırdığın uçağın ardından mahzun gözlerle bakıp, bir sonraki uçağı beklerken sırtını duvara yaslayıp, kulaklıklarını takıp müzik dinledin mi hiç?

Memleketinden binlerce kilometre uzakta ev arkadaşının gözlerinden yaşlar akarken, onu kolundan tutup sokağa çıkardın mı gecenin yarısında? Aracında en güzel Türk şarkılarını sonuna kadar açıp kahkahalar attın mı az önce ağlayan arkadaşınla?

Galatasaray maçının ardından yaşanan coşkuyu, binlerce kilometre uzakta, Türkiye'den gelen telefonda dinledin mi hiç?

Doğduğun toprakların dışında bir yerlerde dini, dili farklı felçli bir kız çocuğunu çok istediği deniz kenarına götürdün mü aracınla? Camları sonuna kadar açıp, rüzgarın yüzüne her dokunuşunda çığlıklar atan kızın coşkusunu tüm hücrelerinde hissettin mi?

Akıntıya kürek çekerken, kolların artık dayanılmaz ağrılarla sarmalanırken, sen devam ettin mi hiç?

Ayağın takılıp düştüğünde, yeniden kalkarken başın dimdik durdun mu?

Eğilip, yere düşen burnunu almanın erdemini hissettin mi yüreğinde hiç?

Mesela özür diledin mi hiç?

'Ben hatalıydım' diyebilmenin huzurunu algılayabildin mi?

Gözlerin yağmur bulutlarına teslimken, gözyaşlarını aldırmadan baktın mı karşındakinin gözlerine hiç?

Nedensiz.

Sorgusuz.

Sualsiz.

Hesapsız.

Sen hayatı bir armağan gibi yaşadın mı hiç?

İçinden ne çıkacağını bilmesen de.

Sanırım yanıtım evet.

Hayat bir armağan...