Bu ülkede bir anda ünlü olabilirsin. Ama ünlü olmanın yine bu ülkeye özgü koşulları var.
Önce bir güzel rezil olacaksın. Ya da iktidara yakın duracaksın. Her dönemin zenginleri, gazetecileri ve işinsanları olduğu gibi bu dönemin de sanatçıları olmuştur. Tek tek sayabilirim ama siz zaten biliyorsunuz bunların kimler olduklarını.
Menderes döneminden Demirel'e, Özal'a, Çiller'e ve bugüne kimlerin palazlanıp kimlerin daha sonra tökezlediğini 45 yılın ekonomi muhabiri bu gözler çok gördü.
Çünkü bu ülke rezilleri çok sever. Medyamız da rezilleri parlatmayı!
Bir zamanlar konserlere çıkarken 'Savaş yapma-aşk yap' diyerek barış işareti gösteren şarkıcının piyasadan düşünce hükümete yakın durması ile TRT'den program kaptığını yazmıştım.
Günümüzde ünlü, şöhretli olan ve gazetelerde bir kare fotoğrafını gördüğümüz herkese 'Sanatçı' diyoruz. Medyamız da bu konuda pek hassas değil. Popülerlik ülkemizde izleyici rekorları kırıyor. Rekor, çok izlenirlik ve para demek! Bu ayrı bir tartışma konusu. Halk için mi sanat, yoksa sanat için mi sanat? Oysa sanatçı olmak zor iştir. Öyle birden sanatçı olunmuyor.
Yaşamın içini doldurana, güzelleştirene sanatçı denir. Sanatçı diyebildiklerimiz aslında o kadar çok ki...
Sanatçı, özgün olandır, özüne sahip çıkandır. Ne kadar zor şartlar ve topluluk içinde yaşıyor olsa da ışığı ilk hisseden ve hep var edendir. Bu yüzden üreterek dünyayı güzelleştirendir.
Sanatçı öğreten değil sezdiren, hissettiren ve yol çizdirendir. Sanatçı, herkesin duyduğunu, gördüğünü, hissettiğini, düşündüğünü farklı şekilde duyan, gören, hisseden, düşünen, yansıtandır. Sanatçı, yüzyıllar öncesinden yüzyıllar sonrasına seslenebilendir.
Sanatçı varoluşu yeniden üreten ve anlamlandıran kişidir. Eserleriyle hayatın farklı okuma biçimlerini önerir. Sanat insanoğlunun hayatta kalma savaşındaki en önemli silahıdır. Çünkü yaşamla başa çıkmak için soru soran ve kimi zaman yanıt üreten bir yönü vardır. Bu yüzden de vazgeçilmezdir.
Sanatçı, uğraştığı sanat dalıyla ilgili özgün eserler veren ve kuralına, tekniğine uygun icrada bulunan kişidir.
Peki, Türkiye'nin kültür-sanat fotoğrafı nasıl? Ona bir bakalım.
Türk halkının yüzde 85'i için sosyal hayat televizyon seyretmek demek.
Ne kitap okuma, ne konser, ne tiyatro, ne resim. Nüfusunun yüzde 49'unun hiç sinemaya gitmediği bir toplum olabilir mi?
Bilmem anlatabildim mi?
Şeyh Edebali, Osman Bey'e ne güzel öğüt vermiş;
'Ey oğul! Unutma ki,
Yüksekte yer tutanlar,
Aşağıdakiler kadar emniyette değildir.
Haklıysan mücadeleden korkma.'