7 yaşındaki torunum, parkta bir kız çocuğu ile oynarken ben de o kız çocuğunun 30’lu yaşlardaki babası ile sohbet ediyordum. Gündemimizde seçim var ya, soru şu oldu;
‘Ne olacak bu seçimlerin sonucu?’
O’nun AKP yanlısı bir genç olduğunu öğrendim. Bana iktidarın yol, hastane, insansız hava uçağı yaptığından, reislerinin de dünya liderlerine kafa tuttuğundan falan söz etti. Ben de ona tam bağımsızlık mücadelesi veren 68 kuşağından geldiğimi, toplumu inananlar ve inanmayanlar diye bölenleri sevmediğimi, kibir, hamaset, yalan ve iftiranın yeni kavgalara yol açabileceğini tecrübelerime dayanarak anlattım ve o da dinledi.
O genç, ‘Ben size hayranım!’ dedi.
Neden bana hayransın? Diye sordum.
68 kuşağının verdiği mücadeleyi duyduğunu Amerika’ya kafa tuttuğumuzu söyledi.
O saatlerde cep telefonuma Erzurum’daki mitinge katılanların taş yağmuruna tutulduğu haberleri düştü. Çocukların, yaşlıların kafalarından kanlar aktığını akşam haberlerinde görecektim. Aynı günün akşamında Trabzon’da da olaylar patlak vermişti.
Parktaki delikanlı da bunun tamamen kışkırtma olduğunu, çocukların yaralanmasının kabul edilemeyeceğini söyledi. İkimiz de üzüldük bu olaylara.
Hayırlısı olsun diyerek veda ettim delikanlıya.
O da aynı temennide bulundu;
Hayırlısı olsun amca!
Parkta hiçbir şeyden haberi olmadan oynamaya devam eden torunuma, o gencin küçük kızına ve diğer çocuklara son kez baktım.
İçimden güzel günler göreceksiniz çocuklar diye geçirdim.
***
68’linin Konçertosu
1972 yılının 6 Mayıs’ında asılmadan önce Deniz Gezmiş;
‘Bir mitinge gider gibi gideceğim idama. Önce gidip orada oturacak, bir sigara yakacağım, sonra demli, güzel bir çay içeceğim. Haa bak, Rodrigo’nun o ünlü Gitar Konçertosunu da dinlemek isterim orada’ diyecekti.
O gitar konçertosunu bana sevdiren Deniz Gezmiş olmuştur. Konçertonun öyküsü içinde bir Türk kadının, ışık olduğu kör bir besteci ve faşizm vardır. Faşizm kaybeder. Konçerto tek bir gitar sesi ile devam eder. O nedenle gitar umudun ve direnişin sesidir.
O günlerde konu arayan ressam Picasso, gazetelerden öğrendiği ve çok etkilendiği, bombalanan şehir Guernica’yı işleyen dev bir tablo yapmaya karar verir. Guernica, yaklaşık 3,5 metre yüksekliği ve 7,8 metre genişliği ile dikkat çekici büyüklükte bir tuval üzerine, sadece siyah ve beyaz renklerde yağlı boya ile yapılır. Tabloyu gören faşist bir Alman askeri, Picasso’ya, “Bu muazzam, tabloyu siz mi yaptınız?” diye sorduğunda ressamın “Hayır siz,” dediği anlatılır. Picasso’nun koyduğu koşullar nedeniyle tablo, Franko ölene kadar İspanya’ya gönderilmez, bu süreçte değişik yer ve ülkelerde sergilenir, ancak, ülkeyi bir demir yumrukla yöneten generalin 1975’te ölümünden sonra İspanya’ya verilir.
Bu konçertoda, tam bağımsız Türkiye diyerek sokağa dökülen, hiç kazanamayacakları açık seçik görülen bir kavgada koca bir devlete kafa tutan, orantısız güçlerle silahlı mücadeleye kalkışan ve tek kişiyi bile öldürmeden ölüme gidenlerin hüznü vardır.
Yine de enseyi karartmayalım.
Seçime türküler, şarkılar söyleyerek gidelim.