Kitabevinde üç adam

Fotoğrafı Cahit Kerse arkadaşımın kitabevinde görmüştüm Antalya'da.

Uzun zaman oldu. Tarihini şimdi anımsamıyorum.

Ama fotoğraf beni çok etkilemişti.

Hikayesini de bilmiyordum.

Çoğaltıp arkadaşlarıma verdim ve birini de ana-baba ocağımız Hadim'deki bahçe evimizin duvarına asmıştım.

Bir hava bombardımanında, yıkılmış bir kitabevindeki bu üç adamın hikayesiyle sonraki yıllarda; Susan Sontag'ın (1933-2004) 'Başkalarının Acısına Bakmak' kitabında karşılaştım.

İşte hikayesi:

'1940'ta Almanların Londra'ya düzenledikleri yıldırım taarruz sırasında çekilen ve yine durmadan basılan ünlü fotoğrafın hikayesi ise çok karmaşıktır, çünkü bu fotoğrafı çeken kişinin kimliği ve dolayısıyla hangi koşullarda çektiği hiç bilinmemektedir.

Bu resimde HollandHause'un tamamen tahrip olmuş, çatısız kütüphanesinin eksik bir duvarının yanında, mucizevi bir şekilde zarar görmeden kalmış kitap raflarıyla dolu iki duvarının önünde birbirlerinden belli uzaklıklarda molozlar üstünde duran üç adam görülmektedir.

Adamlardan biri gözünü kitaplara dikmiş, diğeri ise parmağını raftan çekmek üzere olduğu bir kitabın sırtına geçirmişken, bir diğeri de elinde tuttuğu kitabı okumaktadır.

Bir yönetmenin elinden çıktığı düşünülebilecek derecede mükemmel bir tablo.

Bu resmin, bir hava saldırısının ardından Kesington'da köşe bucağı kolaçan eden ve görkemli Jakoben malikanesinin kütüphanesinin dışardan görünecek şekilde yıkıldığını keşfeden bir fotoğrafçı tarafından, oraya üç adam getirerek soğukkanlılıklarını bozmadan kitapları karıştırsınlar diye sıfırdan tasarlanarak çekilmediğini, tam tersine, tesadüfen rastladıkları harabeye çevrilmiş bir malikanede kitap meraklarını gidermeye çalışan üç adama ait doğal bir resim olduğunu ve fotoğrafçının daha isabetli bir poz almak için adamların yerlerini birazcık olsun değiştirmelerini istemeye bile gerek duymadığını düşünmek gerçekten sevindirici bir durumdur.' (Sayfa56)

Susan Sontag, aynı kitabında savaş üzerine şöyle der:

'Savaş, iç deşer; savaş, bağırsakları boşaltır. Savaş, teni yakıp kavurur. Savaş, organları bedenden koparır. Savaş, yıkıp yok eder. Ve savaş, insan türünün doğasından gelir.'

Yazıyı, Ataol Behramoğlu'nun çevirisinden, YannisRitsos'un ünlü 'Barış' şirinin sevdiğim dizeleriyle bitiriyorum.

'Çocuğun gördüğü düştür barış.

Ananın gördüğü düştür barış.

Ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir barış.

Akşam alacasında, gözlerinde ferah bir gülümseyişle döner ya baba

elinde yemiş dolu bir sepet;

ve serinlesin diye su, pencere önüne konmuş toprak bir testi gibi

ter damlalarıyla alnında...

Barış budur işte.'