Köfteci dükkanında bir Ahmet Arif şiiri

Günlerden öylesine bir gündü...

'İn'in önü hortumla yıkanmış, sardunyalar sulanmış, cama şööyle bir su tutulmuş, kedilerin maması verilip su kapları doldurulmuş ve güneş rakı burcuna girmişti...

Evinin altındaki dükkanda, bir masa, bir sehpa, iki koltuk, bir sandalye ve kitaplar, kitaplar, kitaplar... Ve duvarın boşluklarına asılı fotoğraf ve resimler. Ofis olarak kullandığı bu mekanda dostlarıyla buluşur, yarenlik ederdi. Burada da bir 'Elveda güzelim dünya' diyerek çekti gitti, arkasında hüzünler ve anılar bırakarak.

'Al Mustafa, bu sende kalsın... Gittiğimiz bir köfteci dükkanında düzeltmeleri yapılmış bir Ahmet Arif şiiridir. Bizim evde kendisi daktilo etmişti' dedi, bir dosyadan, kenarları yırtılmış, kırmızı, mavi kalemle düzeltmeler yapılmış, ödedikleri köfte parası yazılmış, sararmış bir sayfa verdi. Ve kenarında bir tarih. 9.2.1987. Köfteci...

Kadehlerimizi yeniden doldurduk...

Kediler mamalarını yiyip gitmişlerdi...

Evlerin pencerelerinde tek tük ışıklar yanmaya başladı...

Bizim de kalkma zamanımız gelmişti.

'Telefonunu aldın mı? Dolabın kapısı kapalı mı? Bilgisayarın düğmesine basmış mıyım? Çantanı aldın mı? Nazan'a, Ceren'e selam söyle.'

İşte böyle de titizdi Metin Demirtaş ağabeyim!

Bu titizliği ve tez canlılığı nedeniyle 'Huysuz General' demeye başlamıştık...

Acelen neydi be usta?

İki güzel insandan bana kalan samanlı kağıdı tekrar dosyama koydum.

İşte, bir köfteci dükkanında üzerinde düzeltmeler ve ödedikleri köftelerin ücreti de yazılı olan Bir Ahmet Arif şiir:

* * *

ŞAFAKLARI TAA ŞAFAKLARI

Nicedir

Yangınları düşer alın çatıma

Gencecik ölüme gitmenin

Yığılır boş kovanlar dumanlı

Ve susar mitralyözler kuytularda.

(...)

Şafakları, taa şafakları

Kınalı tavşanlar suya inmeden

İlk çığlıklarındayken martılar

....da idamcılar azgın ve manyak

Tan yerinde kızartılar

Tan yerinde kızartılar hey canım

Orada, sularla, sınırlarla uzaklar uzağında

Ve benim şuncağızımda hemencecik

Barajlar, yeşeren çöller...

Yani her vidasında bin sevgi

Her cıvatasında, bin ustalıkla işlenen

Ve yaratılan dünyaların kımıldanışı

Ve hayatı pırıl pırıl çarktan çıkaranların

Deliksiz uykularından uyanışı

Kutludur, saygındır bir daha.

(...)

Dal kor keser penceremde açarsa

Kuş vurulur üzerimden uçarsa

Ve hal öyle böyle

Yol bu yöndeyken

Gelir ki her gelişinden daha da içten

Gelir soluk soluğa beni bulursun

Amansız sarmasında kollarımın

Esrik, çığlık çığlığa

Erir kar gibi vücudun.

Nicedir, kahpe ağzında

Bir salgın, bir deprem gibi künyemiz

Nicedir başımıza zindan dünyamız

Biz ki yarınıyız halkın

Umudu, yüz akı, hıncı, namusu

Şafakları, taa şafakları

Hey canım

Kalbim dinamit kuyusu.