Göğe uzanan dağların kucakladığı, kuşların kanat çırptığı Dikmen Mahallesi’nin derinliklerinde, Antalya'nın incisi Naras Çayı sakin sularında öyküsünü anlatıyor. Naras Köprüsü, adını bu suların akışından alıyor, tıpkı kemerlerinden birer tarih damlası damlayan eski zamanların sessiz tanığı gibi.
NARAS KÖPRÜSÜ'NÜN ANILARI
Oymapınar Baraj yolu üzerinde, tarihi Seleukeia Antik Kenti’ni bağrında taşıyan Naras Köprüsü, tarihe meydan okuyan bir yapı. Beş kemerin yüksekliği, Aspendos Antik Kenti sınırları içindeki kardeşi Aspendos Köprüsü'ne selam duruyor. Bu taştan tanıklar, geçmişin izlerini taşıyan bir kartpostal gibi duruyor.
DOĞA İLE DANS
Naras Köprüsü, sadece bir mimari harika değil, aynı zamanda doğa ile dans eden bir güzellik abidesi. Yaklaşık 12 metre yüksekliğindeki kemeri, yeşil örtüsü ile buluşuyor, adeta tarihle doğanın birleşim noktasında hayat buluyor. Altından akan Naras Çayı ise sakin sularıyla bu tarihi yapıyı sürekli bir yenilenme sürecine sokuyor.
BİR ZAMAN YOLCUSU
Bu antik köprü, zamanın dokusunu özenle muhafaza ediyor. M.Ö. 2. yüzyıla uzanan tarihi, Roma İmparatorluğu'nun eski Melas vadisinden Side'ye uzanan unutulmaz su kemerinin izlerini taşıyor.
Her mevsimde farklı bir güzellikle karşılanan Naras Köprüsü, sade bir taş yapı olmanın ötesinde bir çağrı. Doğanın içindeki bu tarihi eser, ziyaretçilerini zaman tünelinde unutulmaz bir yolculuğa çıkarıyor. Naras Köprüsü, Antalya'nın kucağında, gökyüzüne uzanan kollarını her daim açık tutarak gelenleri geçmişle buluşturuyor.