AK Parti İlçe Başkanı Ahmet Ali Erol, 24 Mayıs Cuma günü Antalya'da özel bir hastanede bypass ameliyatı olduktan sonra vefat etti. Erol'un ailesi, tedavi sürecinde çeşitli ihmaller yapıldığı gerekçesiyle hastane ve doktor hakkında suç duyurusunda bulundu. Ahmet Ali Erol'un damadı Doç. Dr. Alparslan Deniz, konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada, olaydan önce Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde kontrol amaçlı anjiyo yaptırdıklarını ve tavsiye üzerine Antalya'da bir özel hastanede doktor T.B.'ye muayeneye gittiklerini belirtti. Kayınpederinin o sırada yatışının yapıldığını kaydeden Doç. Dr. Deniz, "Kayınpederimin raporlarını gören hastanedeki kardiyoloji doktoru, hastanın elektif vaka olduğunu, acil hasta olmadığını, 2 adet sulandırıcı kullandığı için önce bu ilaçların kesilip, ilaçlar kesildikten en az 3- 5 gün sonra ameliyat yapılması gerektiğini, aksi taktirde ameliyatta kanamanın durmayacağını ve çok büyük risk olduğunu ifade etti. Ameliyatı yapan doktor ise 'Ben cerrahım o ne bilir, ben yarın ameliyatınızı yapacağım' dedi" diyerek yaşananları aktardı.
Cuma günü bypass ameliyatı yapıldıktan sonra doktorun kendilerine Ahmet Ali Erol'un sağlık durumunun gayet iyi olduğunu, eve gitmeleri gerektiğini söylediğini aktaran Doç. Dr. Alpaslan Deniz, "Saat 22.00 sularında doktor bizi arayarak hastanın tansiyonunun düştüğünü, tekrar ameliyata alacağını söylemiştir. Buna istinaden kendisine, 'Yardıma ikinci bir doktor çağırdınız mı yoksa sadece siz mi ameliyata gireceksiniz' diye sorduğumuzda buna istinaden yine aynı tavırlarla 'Ben hallederim önemli bir şey yoktur' cevabını vermiştir. Biz 'Yardıma doktor çağırın' dedikçe çağrılmamıştır. O sebeple, kendimiz Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Şehir Hastanesi'nden tanıdığımız doktor arkadaşlarımızı arayarak hastaneye çağırdık. Çağrımız sonucu hastaneye gelen doktorlarımız ameliyata girdiğinde hastamızın hemoglobin değeri 14,7'den 5 ünite kan verildiği halde 3,9'a düşmüştü. Yani, hastamızda 16 ünite (8 litre) kanama olmuş, hastamız 'DIC' diye tabir edilen bir şok tablosuna girmişti. Normal şartlarda bypass ameliyatında kalp kası kesilmezken, ameliyatı yapan doktor kalp kasını çok fazla keserek harap etmiş, sonrasında da dikememiş ve neticesinde hastamızı bu kanama ölüme götürmüştür" dedi.
Doç. Dr. Alpaslan Deniz ameliyatın ardından birçok yanlış yaşandığını kaydederek, açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Hasta ailesi ve yakınları olarak defalarca ameliyatı yapan doktordan kardiyoloji, yoğun bakım, anestezi, dahiliye, nefroloji ve hematoloji konsültasyonlarını istemesini talep ettik, ancak o istemedi. Hal böyle olunca hastane başhekimini arayıp doktorun konsültasyon istemediğini ve yardıma başka doktor çağırmadığını söyledik. Başhekim olarak duruma müdahale etmesini ve hastanedeki ilgili doktorları göndermesi gerektiğini; yoksa hastamızın öleceğini söyledik. Göndermeyince 2- 3 kez daha aradık. En sonunda başhekim 'Ben bisiklete biniyorum, şu anda konuşamam' deyip telefonu kapattı. Sonra hastamızın kalbi durdu, kalp masajı ve resüsitasyon yapacak doktor olmadığı için hemşireler yaptı. Burada sayamadığımız daha birçok bilgi, beceri, ilgi ve özen eksikliği ile ihmaller zinciri sonucu hastamızı kaybettik."
Hastanedeki yetersizliklere de dikkati çeken Doç. Dr. Alpaslan Deniz, "Hastane şartları böyle bir ameliyat için uygun değildi. Yeterli hemşire ve personel yoktu. Yoğun bakım doktoru, kardiyoloji doktoru, anestezi doktoru, dahiliye doktoru, nefroloji doktoru yoktu. Yoğun bakımda doktor ilaç istediğinde 'yok' denilip bir saat sonra getiriliyordu. Kalbi destekleyecek pompa cihazı yoktu, ikinci ameliyattan sonra biz üniversiteden temin edip getirttik" dedi.
Olayla ilgili birçok etkenin üst üste gelmesinin kendilerinde 'acaba kasten mi yaptılar?' şüphesi oluşturduğunu aktaran Doç. Dr. Alpaslan Deniz, şöyle dedi:
"Hastamızı ölüme götüren, bizim ve birçok doktor ve sağlık çalışanının şahit olduğu konuyla ilgili şikayetçi olduk ve süreç devam etmektedir. Biz ihmaller ve yanlış müdahaleler sonucunda yakınımızı kaybettik. Acımız büyük. Üstelik hastamızın acısı daha taze iken 'hasta yakınları doktora saldırdı' diye haberler yapıldı. Şikayetçi olduğumuz olayla ilgili adli ve idari soruşturmayı etkilemek istemektedirler. Çünkü kusurları ve bir insan hayatına mal olan hataları gün gibi ortadadır. Günümüzde güvenlik kameraları her şeyi kaydetmektedir. Ülkenin her yerinde, herhangi bir sağlık çalışanına şiddet olayı olduğunda anında kamera kayıtlarıyla gündeme gelmektedir. Bu haberin kaynağında her kim varsa, olmayan bir saldırının kaydını sunamayacağı için bir milletvekilinin adını kullanmışlardır. Daha birkaç gün önce yakınını toprağa vermiş bir aile olarak, acımızı yaratan ihmaller silsilesinin, konuyu siyasete çekerek örtme çabalarını dehşet içinde izliyoruz. Biz sadece sorumluların hak ettikleri cezayı almalarını istiyoruz."