Manisa’nın toprakları, insanlık tarihinin en eski dönemlerinden bu yana yaşamın izlerini taşıyor. Salihli Sindel Köyü’nde, yontma taş devrinden kalma fosil ayak izleri, bu topraklarda yaklaşık 26.000 yıl önce bir zamanlar insanların yaşadığını anlatıyor. Bulunan bu fosiller o dönemlerin sessiz tanıkları, insanoğlunun ilk adımlarını kaydeden sessiz figürler. Kırkağaç Yortan Köyü’ndeki mezarlar ise Tunç Devri’ne ait bir mezar kültürünün izlerini taşıyor, geçmişin derin sırlarını fısıldıyor. Göz kamaştırıcı vadiler arasında, Gediz ve Bakırçay’ın yeşil kucaklarında, Tantalis (Manisa) ve Thyateira (Akhisar) adlı ilk yerleşimler kuruldu. Efsaneye göre, bu şehirlerin temelleri Yunanistan’ın Pelion Dağı civarından göç eden Magnetler tarafından atıldı. M.Ö. 1450-1200 yıllarında Hititler bu topraklara hakim oldu. Bulunan Kybele bereket tanrıçasının kabartmaları bu varlıklarını bizlere hatırlatıyor.
1313 yılında, Alpagı oğlu Saruhan Bey, Manisa’yı fethedince şehrin kaderi bir kez daha değişti. Saruhanoğulları Beyliği’nin merkezi oldu ve Saruhan Bey’in türbesi şehir merkezinde yükseldi. Beyliğin ihtişamlı dönemi, İshak Çelebi’nin şehre kazandırdığı cami, medrese ve hamamlarla doruk noktasına ulaştı. 1391’de Yıldırım Bayezid tarafından Osmanlı topraklarına katılan Manisa, 1412’de Çelebi Mehmed tarafından kesin olarak Osmanlı egemenliğine alındı ve Saruhan Sancağı adıyla anılmaya başladı. 1437-1595 yılları arasında, Osmanlı şehzadeleri burada eğitim gördü ve şehir padişahların dikkatini çekti ancak 16. yüzyıl sonlarına doğru, bölge eşkıyaların ve yağmacıların etkisi altında kaldı. 18. yüzyılda Karaosmanoğulları’nın bölgeyi yeniden düzenlemesiyle bu karışıklık sona erdi.
1919’da, Mondros Mütarekesi’nin 7. maddesiyle başlayan Yunan işgali, Manisa’yı da etkiledi. Şehirde kurulan çeşitli cemiyetler, işgale karşı direndi. 30 Ağustos 1922’deki Dumlupınar Meydan Muharebesi’nin zaferle sonuçlanmasının ardından Yunan direnişi kırıldı. Yunanlılar kaçarken Manisa’nın kültürel mirası büyük zarar gördü ve birçok tarihi eser yok oldu. Şehir 8 Eylül 1922’de kurtarıldı. 1923’te Cumhuriyet’in ilanıyla şehir Saruhan olarak vilayet ilan edildi. 1927’de adı Manisa olarak değiştirildi. Cumhuriyet dönemiyle birlikte yeniden imar edilen şehir, karayolu ve demiryolu ulaşımıyla önemli bir merkez haline geldi. Bugün, Manisa, tarihî köklerinden aldığı güçle, zirai, ticari ve sanayi alanlarında Türkiye’nin gelişmiş illerinden biri olarak parlıyor.
PEKİ, MANİSA İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Manisa’nın isminin kökeni, Magnetler dönemine kadar uzanıyor. Bu isim değişimleri, şehrin tarihi sürecinin ve bölgedeki kültürel değişimlerin bir göstergesi. Antik dönemlerde, Manisa'nın bulunduğu bölgeye Magnetler adlı bir halk yerleşti. Magnetler, Batı Anadolu'nun çeşitli yerlerinde şehirler kurdu. İlk olarak Menderes Nehri kıyısında bir şehir kurarak ona ‘Magnesia’ adını verdiler. Bu isim, Magnetler’in adını yaşatmayı amaçlıyordu ve şehir, nehrin sağladığı zengin kaynaklar sayesinde hızla gelişti ancak Magnetler’in faaliyetleri burada bitmedi. Kuzeye doğru ilerleyerek Sipylos Dağı’nın eteğinde yeni bir yerleşim kurdular. Bu şehir, diğer Magnesia'dan ayırt edilebilmesi için ‘Magnesia ad Sipylum’ olarak adlandırıldı.
Türkler, 11. yüzyıldan itibaren Anadolu'ya adım attı ve bu bölgeyi fethetti. Türk egemenliği altına girince şehrin adında bir değişim yaşandı. ‘Magnesia ad Sipylum’ ismi, zamanla ‘Mağnisiye’ olarak değişti. Bu isim, Osmanlı döneminde ‘Mağnisa’ oldu ve nihayetinde günümüze ‘Manisa’ olarak geldi.