Mardin’in kökleri, milattan önce 3000’li yıllara kadar uzanıyor. Asurlular, Babiller ve Persler gibi büyük medeniyetler bu topraklarda varlık gösterdi. Tarımın ve ticaretin merkezi olan Mardin, gelişmiş yolları ve pazarlarıyla tanınıyordu. İnsanlar, bu coğrafyada birbirleriyle alışveriş yapıyor, kültürlerini paylaşıyordu. Taşların üzerindeki her iz, yaşamın zorluklarını ve güzelliklerini yansıtıyordu. Zaman geçtikçe Mardin, Roma İmparatorluğu'nun himayesine girdi. Şehir, Roma'nın güçlü etkisi altında mimari açıdan gelişim gösterdi. Roma'nın bölünmesiyle birlikte Bizans dönemine girdi. Bu dönemde Hristiyanlık, şehirde hızla yayıldı ve Mardin, bir inanç merkezi haline geldi. Kiliseler ve manastırlar inşa edildi.

457B413C Db03 4573 Be97 Ec76048B11D7

7’nci yüzyılda İslam orduları Mardin’i fethetti. Bu yeni dönem, Mardin’in tarihine yeni bir soluk getirdi. Şehir, Artuklu Beyliği’nin başkenti olmasının yanı sıra farklı kültürlerin harmanlandığı bir merkez haline geldi. Artuklu döneminde, zarif taş işçiliği ve mimari eserler öne çıktı. Ulu Cami, medreseler ve saraylar inşa edildi. Osmanlı İmparatorluğu, Mardin’e adım attığında şehir, daha da önem kazandı. Osmanlılar, bu tarihi mirası koruyarak şehirdeki sosyal hayatı zenginleştirdi. Farklı etnik gruplar, burada barış içinde yaşadı; Türkler, Araplar, Kürtler ve Süryaniler yan yana, kardeşçe hayat sürdü. Kütüphaneler, camiler ve medreselerle dolup taşan Mardin, bilim ve sanat için bir merkez haline geldi. Osmanlı döneminde inşa edilen Mardin Kalesi, şehrin koruyucusu gibi yükseklerden bakıyordu.

4Ac2C51D 5E62 4383 8860 541Aa5D9Ae0E

Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde kalan Mardin, tarihsel ve kültürel zenginlikleriyle dikkat çekmeye devam etti. 1980'lerden itibaren turizmde yaşanan artış, Mardin’in benzersiz güzelliklerini yeniden gün yüzüne çıkardı. Bugün Mardin, sadece bir şehir değil, geçmişin izlerini taşıyan bir yaşam alanı. Ziyaretçiler, taşlardan fısıldayan tarih ile yüz yüze geliyor. Mardin’in dar sokaklarında yürürken her adımda yeni bir hikaye keşfetmek mümkün. Kahvehanelerde sohbet eden insanların sesi, tarihi yapılar arasından yankılanıyor. Şehrin köylerinden gelen misafirler, kendi kültürlerini, geleneklerini paylaşarak bu tarihi mozaiği daha da zenginleştiriyor.

PEKİ, MARDİN İSMİ NEREDEN GELİYOR?

Mardin, tarih boyunca birçok medeniyetin kalbinde yer almış, taşlarıyla ve sokaklarıyla konuşan bir şehir. Adı, farklı dillerde farklı şekillerde anılsa da kökeni hakkında ilginç hikayeler barındırıyor. Mardin, Arapça kaynaklarda ‘Mâridîn’, Süryanice kaynaklarda ise ‘Marde’ olarak geçiyor. Adını savaşçı bir kavim olan Mardelerden almış olduğuna dair bir rivayet mevcut. Efsanelere göre, bu cesur kavim, 3’üncü yüzyılda Ardeşir tarafından buraya yerleştirildi. Mardeler, şehrin savunmasında büyük rol oynadı ve cesaretleriyle efsaneleştiler.

Ae2D7D2D 10Dd 4B0A B523 2Bf69F255533

Diğer bir anlatı ise Mardin adının ‘kaleler’ anlamına gelen ‘Merdin’ kelimesinden türediği yönünde. Bu da şehrin etrafındaki yüksek surları, görkemli kaleleri ve stratejik konumunu yansıtıyor. Mardin, tarih boyunca farklı medeniyetlerin inşa ettiği kaleleriyle adeta bir koruyucu gibi şehri kuşatan bir kalkan oldu.

Muhabir: YUSUF ÖZTÜRK