İnsan yaşamı boyunca hep koşturmaca içindedir. Yaşam telaşının biri biter biri başlar. Çünkü toplum baskısı bu hayatı sunar herkese. Gerçek mutluluğun peşinde koştuğunu zanneden kişiler, yıllarca yaşadıkları sanal hayattan bihaber olduklarının maalesef farkında değiller.
Daha doğar doğmaz başlar yoğun, telaşlı bir yaşam. Ebeveynler tatmin edilmesi gereken duygularını sizin üzerinizde tatmaya çalışırken, siz kendi hayatınızı bulmaktan çok kaybettiğinizin farkına bile varamazsınız. Çünkü siz anne-babaya, çevreye göre yetişmesi gereken bir kobaydan farklı değilsiniz. Belki yıllar öncesinde anne-baba kendisinin sahip olamadığı eğitime “sen doktor, mühendis olacaksın” yaklaşımıyla nice Picasso’lar, Beethoven’lar daha doğmadan diri diri mezara gömülmektedir.
Bu ve benzeri yaklaşımlar, istediği hayatı yaşayamayan robotlar üretmekten başka ne işe yarar? Tam anlamıyla robot bir nesil türeyip, gitti gidiyor. İlerleyen yaşlarda ise bireyler tam da aile baskısından kurtuldum derken başka bir baskı makinesinin içinde düşerler: toplum ve mahalle baskısı. Onun arabası var benimde olsun, onun evi var benimde olsun, onlar mobilyayı yenilemiş biz de yenileyelim gibi yine kendi isteğine göre yaşanmayan hayatlar.
Tüm bunların sonucunda ise bugünün gelecekte yaşandığı bir ortam doğmaktadır. Bugünü yaşamayan kişi, elde edeceği hayatı nasıl geleceğe endeksli olarak erteliyor ise aynı zamanda mutluluğunu da erteliyor demektir. Bugününde mutlu olmayan, olamayan insanlar kendisine ve çevresine nasıl ve ne kadar bir yaşam sunabilir? Mutsuz bir hayatın eğer adına yaşam denebilirse…
Toplumla ilgili yapılan araştırmalarda zaten benzer bir sonucu teyit etmekte ve mutluluk seviyesinin düşük olduğunu ifade etmektedir. Bunun en önemli fakat göze görünmeyen sebepleri ise yukarıda bahsettiklerimiz. Çünkü yapılan bu yanlışlar, toplumda yanlış olarak görülmemekte; aksine olması gerekenin de o olduğu yönünde bir kanaatin topluma hakim olması da, mutsuz hayatların yeni nesillere en büyük miras olduğunun teminatıdır.
Ebeveynlere, topluma ve yetkililere bu konuda düşen en büyük görev mutlu insanlar yetiştirebilmek için gereğinin yapılmasını sağlamaktır. Herkes istediği eğitimi almalı, sevdiği işi yapmalı ki devamında hayatta mutlu olabilsin. Ayrıca mutluluğun sadece maddi unsurlarda olmadığının da yeni nesillere aktarılması önemli bir noktadır. Her şeyi maddi olarak algılayan yeni neslin, manevi unsurları da keşfetmesi mutluluğa yelken açmalarına katkı sağlayacaktır.
Daha mutlu bir hayat için yaşa ve yaşat…