NEDEN KORKAR Kİ İNSAN?


İnsan duyguları o kadar sınırsızdır ki; anlatılmaz, yaşanır denir ya aynen o türdendir. Bu duygunların olumlu-olumsuz, az-çok, etkili-etkisiz vb. şekillerde yaşandığı görülmektedir. Fakat ne yaparsanız yapın duygulara gem vurmak mümkün değildir. Sadece biraz baskı altına alınabildiği söylense de, görülse de zaman içinde açığa çıkmaktadır.
Bazı insanlar kısa sürede ve yoğun halde duygularını yaşarken, bazıları ise zamana yayılmış bir şekilde azar azar yaşamaktadır. Yakınını kaybeden bir kişiye bakıyorsunuz feryat, figanlar tütüyor; bir başka kişiye bakıyorsunuz sanki hiçbir şey olmamış gibi. Ama sanılmasın o üzülmüyor, üzülüyor elbette. İçi yanıyor, fakat tıpkı bir yanardağ gibi patlamadığı sürece kimsenin o yangını görme, bilme şansı yoktur.
Duyguların en önemlilerinden biri ve engellenemez olanı da “korku”dur. Peki insan neden korkar? Hangi olaylar korkunun ortaya çıkmasını sağlar, birkaç örnek verelim.
İşin özünde herhangi bir şeye gereğinden fazla önem verilmesi, amaç ile araç dengesinin bozulması birçok korkunun kaynağıdır. İnsanın yaşam sistemi de bunu ortaya koymaktadır. Ne için yaşıyoruz, amacımız ne? Bu amacımızı gerçekleştirmek için nelere ihtiyacımız var, araçlar nelerdir?
Rahat bir yaşamın kaynağı olarak ekonomik bakımdan güçlü olmak isteyen kişilerin dünyasında zamanlar görürüz ki yaşam amacı rahat yaşamdan çok zengin olmak haline dönüşmüştür. Yıllar sonra bir bakarsınız bir korku, bir telaş sarar acaba ekonomik gücümü kaybedersem, ne olur? Yaşam döngüsü içinde amacı, rahatlık yerine zenginlik olarak farkında olmadan değişen insanları korkutan en büyük olay ise iflas eder miyim? edersem ne olur? şeklinde ortaya çıkmaktadır. Zengin değilseniz kaybetmekten korkma gibi bir durum sizin için olmayacaktır. Paraya gereğinden fazla değer verenlerin içinde olduğu vazgeçilmez bir durumdur.
Görevi nedeniyle geldiği mevkide yine amaç-araç dengesinin değişmesi, koltuğunu kaybetme riski olanların içinde bir korku doğuracaktır. Çünkü bu kişiler koltuğuna gereğinden fazla önem vererek asli görevlerinin dışında da koltuktan yararlandıkları için acaba görevim sona ererse ne olur? şeklinde geceleri hep kabus halindedirler. Gücünü oturduğu koltuktan alanlar, yüksekten düşme korkusunu yaşamaya devam edecektir. Ama sadece görev icabı koltuğundan yararlananlar için benzer bir korku olmayacaktır.
Birde mesnetsiz çamur atanlar vardır; çamur at izi kalsın. Gerçek ortaya çıkana kadar atı alan çoktan Üsküdar’ı geçer düşüncesiyle hareket ederler. Onlara da at Üsküdar’ı geçse de geçmese de “gerçeklerin bir gün ortaya çıkma gibi bir huyu vardır” sözünü hatırlatmakta fayda vardır. Acaba attığım çamur ne zaman ortaya çıkacak diye –insanlıktan eser kalmışsa- tedirgin olmaya devam ederler. Atılan iftiraların onlara korkunun esareti altında bir yaşam sunduğunu geçte olsa anlayacaklardır.
Özetle insanca bir yaşam her türlü korkuyu bertaraf etmeye yetecektir. Böylece toplumsal sorunlar da azalacak, refah düzeyi yükselecektir. Korkulardan arındırılmış bir hayat, bir toplum dileğiyle…