TÜRKİYE İstatistik Kurumu (TÜİK) 2022 yılı Ulusal Eğitim İstatistiklerini açıkladı. Verilere göre okuma yazma bilen oranının 2022 yılında en yüksek olduğu il yüzde 99,0 ile Antalya olurken Çanakkale, İzmir, Muğla ve Denizli il 5 sıraya giren şehirler oldu. Erkek ve kadın olarak ayrıldığında ise Antalya; erkeklerde yüzde 99,6 oranla kadınlarda ise yüzde 97,32 ile Türkiye’de en çok okuma yazma oranına sahip il oldu. Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın açıkladığı rapora göre Türkiye’de 43 milyon 821 bin kadından 1 milyon 900 bini okuma-yazmayı bilmiyor. Okuma-yazmayı bilmeyen kadınların oranı yüzde 6 olarak açıklanırken Türkiye’de en çok okuma yazma bilmeyen kadınların yaşadığı il Şırnak olarak açıklandı. Türkiye, cinsiyet eşitliği mücadelesinde birçok önemli adım atmış olsa da, kadın ve erkek arasındaki okuma-yazma farkı gibi göstergeler hala cinsiyet eşitsizliğinin devam ettiğini gösteriyor. Son verilere göre, Türkiye’de kadınların okur-yazar olma oranı erkeklere kıyasla hala düşük seviyede bulunuyor.
EĞİTİMDE KADIN DEZAVANTAJLI
Okuma-yazma becerisi, bireylerin eğitim ve istihdam fırsatlarına erişimini etkileyen temel bir faktör olduğunu belirten Antalya Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Derneği Yönetim Kurulu Üyesi İlyas Ali Daştan, Antalya Ekspres Gazetesi'nden Güven Güneş'e konuştu. Daştan, “Türkiye’de kadınların okuryazarlık oranının erkeklere göre daha düşük olması, kadınların eğitim ve istihdam açısından dezavantajlı konuma düşmesine sebep olmaktadır. Bu durum, cinsiyet eşitliği mücadelesinde önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Kadınların okuryazarlık düzeyinin düşük olmasının altında birçok faktör bulunmaktadır. Bunlar arasında, kırsal bölgelerde yaşayan kadınların eğitime erişimdeki zorluklar, aile içi cinsiyet rollerinin etkisi, erken yaşta evlilik ve çocuk sahibi olma gibi sosyal ve kültürel faktörler sayılabilir. Bu sorunlarla mücadele etmek için, toplumun tüm kesimlerinin katılımını gerektiren kapsamlı bir strateji ve politika yaklaşımı benimsenmelidir” ifadelerine yer verdi.
İlyas Ali Daştan “Cinsiyet eşitliği, sadece kadınların eğitim ve istihdam fırsatlarına erişimini sağlamakla kalmaz, aynı zamanda toplumun tüm kesimlerine büyük faydalar sağlar. Kadınların eğitim ve istihdam imkânları arttıkça, ekonomik kalkınma, yoksulluğun azalması ve toplumsal refah gibi alanlarda da olumlu etkileri olacaktır. Türkiye, cinsiyet eşitsizliği konusunda ilerleme kaydetmek için çeşitli adımlar atmış olsa da, kadın ve erkek arasındaki okuma-yazma farkı gibi göstergeler hala daha fazla çaba gerektiren bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Eğitimde ve toplumsal yaşamda cinsiyet eşitliğini sağlamak için, kapsayıcı politikaların uygulanması ve cinsiyet eşitliği bilincinin yaygınlaştırılması büyük önem taşımaktadır. Böylece Türkiye, kadın ve erkek arasındaki okuma-yazma farkını azaltarak gerçek anlamda cinsiyet eşitliği hedefine doğru ilerleyebilir” şeklinde konuştu.
EŞİTSİZLİK GİTTİKÇE BÜYÜYOR
Güven Güneş'e değerlendirmede bulunan Antalya Sol Feminist Hareketi üyesi Öykü Ağtaş, “Eğitimin bilimsellikten uzaklaştırılması, dini eğitime ağırlık verilmesi, sorgulamadan, düşünmeden uzak, ezbere bir eğitimin dayatılması ile eğitimde eşitsizlik gittikçe büyüdü. Çocuklarını devletin dayattığı din ağırlıklı eğitimden uzak tutmak isteyen aileler özel okullara yöneldi. Danışıklı dövüş bi yerde. Kapitalist sistemi de böylece alabildiğine beslemiş oldular. Zenginin çocuğu istediği eğitimi, istediği ülkede alabilirken, bilinçli bir şekilde yoksullaştırılmış halkın çocukları ise bilimsel ve laik eğitimden uzaklaştırıldı. Okulda alınan eğitim çocukların kendilerini hangi alanlarda nasıl var etmek istediğini de biçimlendiriyor. Okullarda kullanılan kitaplar ve işlenen müfredat kadını eve hapseden, cinsiyet eşitsizliğini ön plana çıkaran, kız çocuğunu ev işinde anneye yardımcı olarak gösteren, oğlan çocuğunu ise baba ile haber izleyen ya da tek başına oyun oynayan şekilde gösteriyor. Yani kadını eve hapseden, hizmet eden, okumaktan, araştırmaktan uzak bir yerde konumlandırırken, erkeği ise muktedir, izleyen, anlayan, hizmet gören, yaratan olarak konumlandırıyor. Hâl böyle olunca kız çocuklarının okula devam oranının erkek çocuklarına göre daha düşük olması kaçınılmaz oluyor. Çünkü kız çocuğuna ev içi üretimde erkek çocuklarına ise piyasada ihtiyaç var. Ataerkil kapitalist, siyasal İslamcı toplumun değerlerine göre istihdamın piyasanın nasıl şekilleneceği, işlerin nasıl paylaşılacağı, kimin nerede konumlanacağı sistematik bir şekilde belirlenmiş oluyor” dedi.
SİYASAL SÖYLEMLERİN ETKİSİ BÜYÜK
Kamucu politikalardan inatla uzaklaşıldığı belirten Ağtaş, “Günümüzde her saat geçtiğimiz saatten daha da yoksullaşıyoruz. Yoksulluk arttıkça eğitime ulaşma, okula gitme oranı da azalıyor. Okula gitmeyen kız çocukları erken yaşta evlendiriliyor, gebe kalıyor, kadına yönelik şiddet artıyor. Kadının toplumdaki, ailedeki, iş hayatındaki yeri ataerkil sisteme, kültüre göre belirleniyor. Bunda elbette siyasi söylemlerin de etkisi çok büyük. Özellikle son yıllarda kadına yönelik şiddetin desteklendiği, kadını anne olmaya ve eve hapsetmeye çalışan siyasi propagandalar had safhada. Bu söylemler yasalarla da besleniyor. Çocuklara cinsel istismarda bulunanların ceza almaması, kadın katillerinin iyi halden serbest bırakılması, bir gecede kaldırılan İstanbul Sözleşmesi, cinsel ve fiziksel şiddette kadını suçlayıcı argümanlar üretilmesi, çocuk yaşta evliliği destekleyen, normalleştiren fetvalar verilmesi, HÜDA-PAR’ın karma eğitimin kaldırılmasının gerektiğini söylemesi, 6284 sayılı kanunun tartışmaya açılması, kadın ve erkeğin eşit konuma getirilmesinin fıtrata ters olduğunun her yerde dillendirilmesi, aile kurumunun sürmesi için lokomotif kadındır söylemleri, kadınların kazanılmış haklarına göz dikilmesi, LGBTİ+’ların inatla hedef gösterilmesi tüm bunların hepsi nasıl gündelik hayatımıza yansıyorsa bittabi eğitime de yansıyor maalesef. Kadın düşmanlığı, LGBTİ+ düşmanlığı, yoksulluk artarken kadınlar olarak haklarımızdan asla vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha buradan da söyleyelim. Şimdi her zamankinden daha çok haykırmaya, yan yana gelmeye ve mücadelemizi büyütmeye ihtiyacımız var. Geceleri de, sokakları da, meydanları da terk etmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.