ANTALYA Ekspres Gazetesi'nden Güven Güneş'in haberine göre, sokak hayvanlarının toplatılması ve 30 gün içinde sahiplendirilemeyen hayvanların ise ötenazi yöntemiyle (zehirli ilaç) öldürülmesine dair yasa tasarısına tepkiler sürüyor. Kendilerinden görüş alınmadığı ifade edildiği açıklamada Türk Veteriner Hekimler Birliği “Taslakla getirilmek istenen daha önceki değişiklikler gibi sahadan ve bilimsellikten uzak, uygulanması mümkün olmayan, toplum vicdanını rahatsız eden değişiklikleri içerdiği ve ülkemize bu alanda bir 20 yıl daha kaybettireceği kaygısı taşımaktayız” açıklamasında bulundu.
MESLEK ODALARINDAN FİKİR ALINMADI
Türk Veteriner Hekimler Birliği, “Değişiklik taslağı hazırlanırken bizden ya da herhangi bir meslek odasından görüş alınmamıştır. Basındaki haberlerden edindiğimiz bilgilere göre; bu taslakla getirilenlerin daha önceki değişiklikler gibi sahadan ve bilimsellikten uzak, uygulanması mümkün olmayan, toplum vicdanını rahatsız eden değişiklikleri içerdiği ve ülkemize bu alanda bir 20 yıl daha kaybettireceği kaygısı taşımaktayız. 2004 yılında çıkan 5199 sayılı Hayvan Koruma Kanunu öncesinde, sahipsiz hayvanlar maalesef insani olmayan yöntemlerle yok edilmekteydi. Ancak gelişen toplumsal bilinç ve itirazlar sonrası 5199 sayılı kanun çıkarılmış ve her türlü itlaf yasaklanmıştı. 5199’a göre yerel yönetimler geçici bakımevi kuracak, sahipsiz hayvanların tedavisi ve rehabilitasyonunu gerçekleştirerek, kısırlaştırıp, aşılayarak yaşadığı bölgeye geri bırakacaktı. Yani yerel yönetimler sahipsiz hayvanların sağlıklı yaşamaları ve refahlarını sağlamakla görevlendirildi. Ancak kanuna rağmen yerel yönetimler birkaçı dışında maalesef kanunda geçen yükümlülüklerini ve sorumluluklarını yerine getirmemiştir. Seçimden seçime sahipsiz hayvanları hatırlayan yerel yönetimler sahipsiz hayvanlar için kaynak ayırmak yerine tüm yükü kurumlarda çalışan veteriner hekimlerin üzerine bırakmışlardır” ifadeleriyle tepki gösterdi.
HEKİMLER YEMİNİNE SADIK!
Sahipsiz hayvanların zararına olacak her türlü uygulamanın karşısında olduklarını ve uygulamaların hayvan refahı açısından kabul edilemeyeceğini ifade edilen açıklamada “Hipokrat’tan günümüze evrensel hekimliğin en önemli değerlerinden biri ‘Önce zarar verme’ ilkesidir. ‘Yararlı olma’ ilkesi ise hayvanların sağlık ve refahına verilecek zararın engellenmesi ve iyiliğin artırılması halidir. Ülkemiz veteriner hekimleri veteriner fakültelerinden insanlara, hayvanlara ve içinde yaşadığı doğaya duyarlı, toplumsal refah için çaba harcayan, meslek ahlakına sahip kişiler olarak yemin ederek mezun olurlar. Tasarıda olduğu söylenen ötanazi işlemi, hayvanların tıbbi yöntemler yoluyla, hızlı, ağrısız ve acısız bir şekilde yaşamının sonlandırılması anlamına gelmektedir. Ötanazi, ölümle karşı karşıya kalınması halinde, acının ve ağrının kalıcı olduğu veya hafifletilemediği durumlarda tıbbi gerekçeler ile uygulanan bir yöntemdir. Veteriner hekimler aldıkları eğitim ve ettikleri meslek yemini gereği tedavi ile ötanaziyi mümkün olduğu kadar geciktirmek, hayvan refahını sağlamak için çaba harcarlar. Ötanazi sadece veteriner hekimler tarafından uygulanabilir ve sağlıklı bir hayvana uygulandığında katliamdan başka bir anlam taşımaz. Sağlıklı hayvanların ötanazisi ve itlafı veteriner hekimler açısından da etik, insani ve vicdani değildir, evrensel hekimlik değerleri ile de bağdaşmamaktadır. Veteriner hekimler olarak bizler bu yasa çıksa da ötanazi yapmayacağız. Önerilen bu yöntem sanıldığının aksine maliyet açısından da avantajlı değildir. Hayvana ötanazi yapılmadan önce uygulanacak prosedürler ile kısırlaştırmadan daha maliyetli ve zorludur, sahipsiz hayvan popülasyonun kontrolüne yönelik aktif bir yöntem olarak da değerlendirilemez” denildi.
MERKEZİ HÜKÜMETTE DESTEKLEMELİ
Kısırlaştırma işlemlerinin sadece yerel belediyelerin sorumluluğunda olmasının da sorunlar yarattığını söyleyen Ferhan Akar (62), hayvan popülasyonun da yükseliş değil aksine bir düşme meydana geldiğini ifade ederek, “Popülasyon arttı deniliyor da sokağa çıkıp eskiden 3-5 hayvan görüp sevip, beslerken bu sayı daha da azalıyor. Sorun nüfuslarıysa bunun için kanunlar yok muydu zaten? Öldürmenin bir dönüşü olmadığı gibi çözümde olacağını sanmıyor. Günümüz dünyasında öldürmek, yok etmeye de artık pek iyi bakılmıyor. Çözüm kısırlaştırıp, yaşatmaktır aksi vicdanlarda kapanmayacak yaralarda açar.