Hep heveslenmişimdir, yazıma şöyle janjanlı bir giriş yapsam diye!
Mesela tam zamanı, aristokratların Fransız Alplerindeki en popüler tatil köyü Megeve’de olmak için.
Eğer bir de La Farme des Petites Frrassesi’in Mont Blac manzaralı dağ evinde konaklıyorsam, O hayalimdeki muhteşem girişi patlatabilirdim;
‘Möjevdeyiz. Birkaç saattir Les Fermes de Marie’de dostlarla birlikteydik. Bu restorantın şefinin Tartiflette’sine bayılıyorum. Reblochon peyniri ile domuz pastırmasını bir başkası böylesine muhteşem buluşturamaz.…….’
Gülmeyin.
Önce hayaller kuracaksın!
‘Acı, ağulu dikenler gibi ruhuna dolandığında,
öfke kızıl bir küheylan gibi koşturduğunda,
keder yaşlı bir ağaç gibi üstüne yıkıldığında, duracaksın,
durup gümüş bir su gibi akan sabahın tazeliğine bakacaksın,
sana iki yüz yıl önceden haberler taşıyan alaycı kargaların sesini dinleyeceksin,
çiçeklerini koklayıp derin bir soluk alacaksın.
Ölüm seni kuşattığında, tam da o sırada, hayatı düşüneceksin..
Acıyı, öfkeyi, kederi ulu bir gölgeliğe yatıracaksın bir zaman, `dinlenin biraz` diyeceksin.
Bir inci avcısı gibi, ta derinlere dalıp tek tek bütün istiridyeleri açarak, bir sevinç arayacaksın.
Hayaller kuracaksın…..’ der Ahmet Altan.
Yukarıdaki giriş hayal. Ama bizim gerçeklerimiz var;
Zor günler geçiriyoruz hep beraber.
‘Çay koyun çocuklar yeniden başlıyoruz’ dediğimiz günler.
…….
Demek istiyorum ki;
Biz ilkelerimiz ve inançlarımız uğruna gençliğimizden vazgeçmedik mi?
Acılara direndik, yoksulluklara katlanmadık mı?
Yargılanmadık mı.
Bombalanıp, taranmadık mı.
İnsanlığın tüm ihanetini, hainliğini görmedik mi.
Yanımızda, yanı başımızda kahpeliğin her türlüsüne tanıklık etmedik mi?
Ama şairin dediğini hiç unutmadık. Hayatımıza felsefe yaptık;
‘…..Her şeyi kaybetsen de hayallerini kaybetmeyeceksin.
Neyi aradığını hiç unutmayacaksın.
Sevinçlerini ne kadar hatırlarsan, acının derinliğini o kadar kavrayacaksın.
Yaşadığın ve yaşayabileceğin güzel şeyleri ne kadar çok düşünürsen öfken o kadar keskinleşecek.
Karanlık inerken ışığa daha dikkatli bakacaksın.
Geleceğinle arana dibinde canavarların dolaştığı bir uçurum koyduklarında, nasıl biteceğini bilmediğin atlayışını yapmadan önce, geçmişine, sevinçlerine, hayallerine yaslanıp güç alacaksın.
Sevdiğin türküyü mırıldanmaktan hiç vazgeçmeyeceksin.
Bir çiçek iliştireceksin yakana.
Ölüm seni kuşattığında, tam da o zaman, hayatı düşüneceksin.,…’
Bilmem anlatabildim….!