Öyle bir milletiz ki!

Birkaç gün önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'Zeytinyağı ithal edeceğiz' açıklaması yaptı.

Açıklamanın ardından tabiri caizse Türkiye'de yer yerinden oynadı.

Evet, Türkiye gibi uçsuz bucaksız verimli topraklara sahip bir ülkenin dışarıdan zeytinyağı ithal etmesi yersiz bir hareket olmakla birlikte, pek tabii eleştirilecekti. Bundan daha doğal bir şey olamazdı.

Kırmızı et ihtiyacını karşılamak için büyükbaş ithal edildiğinde de böyle düşünüyordum. Türkiye gibi bir ülke dışarıdan ne tarım ürünü (yetiştirilmesi mümkün olanlar) ne büyükbaş ne de küçükbaş hayvan ithal etmemeliydi.

***

Bu politikayı eleştirmekten öte gidemeyen biz vatandaşların bu durumu değiştirmek için ne yaptığını düşünmeden edemedim.

Aslında ne yaptığımız gayet açık ve netti!

Yüzlerce belki binlerce zeytin ağacının kesilip yerlerine yapılan villalardan, rezidanslardan veya apartmanlardan birer tane alabilmek için sıraya giren bizler değil miyiz?

Bugün hangimiz köyde yaşamak için can atıyor? 'Gidip çiftçilikle uğraşayım, zeytin çırpayım, buğday ekeyim' diyen kimse yokken, nasıl oluyor da tarım ürünü ithal etmeyi abes bulabiliyoruz?

Yine biz değil miyiz bir yerde tezek kokusu duyduğumuzda arabamıza atlayıp ardımıza bile bakmadan oradan uzaklaşan? Neden hayvan ihracatını eleştirebilme hakkını kendimizde bulabiliyoruz?

***

Babam kasap. Yardım için dükkana gittiğimde, özellikle son dönemlerde sıkça duyduğum birkaç cümle vardı. İnsanlar et fiyatlarından dem vuruyor, geçmişe dönük örnekler vererek zamanında evlerine poşet poşet et taşıyabildiklerini hatırlatıyordu.

Farkında mıyız bilmem ama geçmiş yıllarda ete verdiğimiz parayı artık cep telefonlarına, faturalarına, evlerimizdeki yüz bilmem kaç ekran LCD televizyonlarımızın taksitlerine, fiber hızda kullandığımız internetimize ve 2 menü sadece 24.99 TL diye ucuz bulduğumuz hamburgerlere veriyoruz.

Ee, cebimizde para kalmayınca et fiyatlarını pahalı bulmamız normal değil mi?

***

Köyde oturup domates, biber yetiştirip yoğurdumuzu kendimiz yapabilecekken şehirlere yerleşip asgari ücrete çalışmayı tercih edip, maaşının yarısını kiraya verdikten sonra hayat şartlarından dem vuran yine bizler değil miyiz?

Ekmek almaya bile arabayla gidip sonrasında spor salonlarına 'Yıllık abone oldum, daha ucuza geldi' diyerek çuvalla para bayılan yine bizleriz.

Verilecek örnek ve tezatlıklar böyle uzar gider. Zeytinyağıyla başladım yazımda bambaşka şeylere değinip biraz boyumdan büyük laflar etmiş olabilirim.

Sizleri kızdırdıysam affola...

Doğru söylediğimi düşünüyorsanız da ne mutlu bana.

Yeni yıl sizlere sağlık ve mutluluk getirsin.

Esen kalın…