​Öylesine Değil

Yaşamak sadece nefes almak değil elbet. Günü geçirmek için bildik alışkanlıkları sıralamak yetmemeli. Gün geçiyor, telaşlar yerini diğerine bırakıyor peki biz, iyi izler bırakabiliyor muyuz?
Neden bilmem, çocukluğumdan beri böyle tuhaf endişelerim vardır. Her günün sonunda, hayatımın hikayesine yazılan neler yaşadım diye düşünürüm. Dinlediğim, selam verdiğim, gördüğüm insanlar, okuduğum gazeteler, kitaplar… Her şeyin bir faydası olmalı mı? Ya da öylesine mi geçiyor dakikalar?
Dün sanat sayfamızda yer verdiğimiz, değerli öğretim üyesi ve sanat eleştirmeni Ebru Nalan Sülün ile yaptığım söyleşiden kendi adıma aldığım ilham çok büyük. Ressam bir babanın kızı olan Ebru Nalan Sülün, hayatını sanata adamış, çalışkan ve yaşadığı kentin ihtiyaçlarına çözümler üreten, başarılı bir akademisyen. Her zaman böylesine vizyon sahibi isimlerle sohbet etme imkanı bulamıyorum.
Onu dinlerken, üniversite yıllarımda zamanımı nasıl da boşa harcadığım bazı günlerim olduğunu düşündüm, kızdım kendime. Aslında kitap okumak ya da bulduğum her sergiyi gezmek gibi kültürel alışkanlıklarım vardı ama en önemlisi, beni mutlu edecek gerçek mesleğimi, varsa yeteneğimi keşfetmeliydim.
Babamın yaptığı yağlı boya tablolara özenip kara kalem resimler çizdim, şiirler, öyküler kaleme aldım, roman yazmaya heves ettiğim günlerim de oldu. Yine de şu an, her gün bu sayfadan, kendi dünyama küçük bir pencere açabilmek mutluluk sebebim.
Ebru Nalan Sülün ile söyleşimiz sırasında yeni neslin içine doğduğu digital dünyadan bahsettik. Biz, özellikle 1980’li yıllarda doğanlar olarak, kalem ve kağıttan, bilgisayara, öğrencilik yıllarında ankesörlü telefondan cep telefonlarına geçiş döneminin şaşkın kahramanlarıyız. Canım sıkılsa hemen yeni bir kitap okumaya başlardım, şimdi ise; biraz daha instagrama, twittera bakıyorum. Kitaplar okunmak için eskisinden daha uzun süre bekliyor rafında. Sadece gençlerin değil, yetişkinlerin de her ortamda birbirleriyle sohbet etmek yerine, gözlerini akıllı telefonlarından alamadıklarını gördüğümde üzülüyorum. Çünkü dediğim gibi zaman hızla akıp geçiyor, bugünden geriye ne bıraktığımızı önemseyelim. Kaç fotoğraf beğendiğimizi, kimlerin yorumlarını okuduğumuzu hatırlamayacağız. Başka yaşamları izlerken, yaşamın kendisini ihmal etmeyelim. Belki bizim de içimizde, bir yerlerde gizlenmiş ilham kaynağı olma ihtimalimizi, daha çok okuyup, gezip görerek ve gerçekten yaşayarak canlı tutabiliriz.