Türkiye’de artan enflasyonun lokomotifi gıda sektörü. Gıda enflasyonunda Türkiye dünyanın açık ara birincisi konumunda yer alıyor. Gıda enflasyonunda Türkiye Avrupa ülkeleri ve OECD ülkeleri arasında ilk sırada yer alıyor. 2024 yılında yapılan araştırmaya göre Türkiye’deki gıda enflasyonu yüzde 71 civarında gerçekleşti. Avrupa Birliği ülkeleri arasındaki ortalama gıda enflasyonu ise yüzde 3.3 civarında. Aradaki devasa fark Türkiye’de yaşayan vatandaşların gıdaya ne denli zor ulaştığının da bir kanıtı niteliğinde.

Bu yüksek enflasyon altında ezilen vatandaşlar anca karınlarını doyurabilecek miktar ve kalitede gıdaya ulaşabiliyor. Bu yıl içerisinde asgari ücret başta olmak üzere çoğu sektörde maaş zammı da olmayınca vatandaşlar adeta bit tas çorba ile öğünlerini ve günlerini geçirmek zorunda kaldılar.

PROTEİN ALIMI SIFIRA YAKIN
Gıda enflasyonu tabi ki de bütün besin maddelerini cep yakıcı duruma getirdi. Bunlar arasında en çok dikkat çekeni ve belki de en hızlı yükseleni kırmızı et, yumurta, balık gibi protein olarak zengin besinler oldu. Bir yılda iki kattan fazla aratan kırmızı et fiyatları protein ihtiyacını karşılamak isteyen vatandaşlar şöyle duradursun, kırmızı etin tadını bile unutan vatandaşların ortaya çıkmasına neden oldu. 1 kilogram dana etinin fiyatı 600 lirayı aşarken, durum kuzu etinde daha da vahim. Zira bir kilogram kuzu kuşbaşının fiyatı 900 lira sınırında seyrediyor. Hal böyleyken 17 bin lira asgari ücret ile geçinmeye gayret eden vatandaşlar proteine ulaşmakta zorlanıyor. Hatta onlar için protein ihyacını karşılamak değil, vücuda protein almak imkansız bir hal alıyor. 

ÜLKECE PROTEİN ALAMIYORUZ
Protein ihtiyacını karşılayamayanlar  arasında hasta bireyler de var. Özellikle Türkiye genelinde bir çok kişi yeterli kadar protein alamadığı için ya da iyileşmek için gerekli proteini tedarik edemedi için hastalık haline devam ediyor veya hasta değilken daha kolay hasta oluyor.  Ortalama bir insanın günlük alması gereken protein miktarı 70 -75 gram arasında olması gerekiyor. Kuzey Amerika ve Avrupa ülkelerinde yaşayan vatandaşlar günlük 110-120 gram arası protein alabilirken Türkiye’de bu miktar 34-40 gram civarında kalıyor. Bu da Türkiye’deki bir bireyin protein alımının ne denli düşük olduğunun aleni bir kanıtı olarak yorumlanıyor.

HASTALAR DA ALAMIYOR
Bu içler acısı durumun belki de en can yakan kısmı hasta olan insanların da yeterli kadar protein alamaması olarak değerlendirilebilir. Zira  Lösemili Çocuklar Sağlık ve Eğitim Vakfı (LÖSEV) Antalya İl Koordinatör Yardımcısı Özlem Uğurel Türkiye genelindeki çok sayıda hastanın gördükleri kemoterapi süresi boyunca yeterli miktarda proteine ulaşamadıklarının altını çizdi.  Antalya İl Koordinatör Yardımcısı Özlem Uğurel, “98 binden fazla kayıtlı hastamız var. Bu hastaların yüzde 90’ı asgari ücretle geçimini sağlamak zorunda kalıyor. Ülkemizdeki kırmızı et, yumurta ve benzeri protein bakımından yüksek gıda maddelerinin fiyatları herkesin bildiği bir konu. Kemoterapi alan kişiler de bol protein almak durumundalar. Kemoterapi süresi boyunca düşen vücut dirençleri ve iyileşme süreci, protein alımına bağlı olarak ileriliyor. Protein ihtiyacını karşılayaman bir hastanın iyileşme süreci uzarken vücut direnci de düşük kalıyor” dedi.

DESTEK İSTEDİ
‘Kemoterapi alan kişilerin protein bazlı beslenmesi gerektiğinden bu gelir düzeyindeki insanlar proteine ulaşamıyor’ diyen Uğurel sözlerini şu ifadelerle sonlandırdı, “Kırmızı et, yumurta fiyatları herkesin malumu. Biz LÖSEV olarak 12 ay boyunca hastalarımıza kırmızı tedarik ediyoruz. Bunu da halkımızın desteğiyle yapıyoruz. Devletten hiçbir nakdi katkı almıyoruz. Bağışçılar ile ayakta duruyoruz. Türk halkının bu konuda bu ekonomide bile bize yine özverili davranacağını düşünüyoruz.  Bütün vatandaşlarımız maddi olarak zor durumda. Bunun farkındayız. Ancak biz LÖSEV olarak yüce milletimizin bağışları ile bu hizmetleri yapmaya gayret ediyoruz. Herkesi LÖSEV'e destek davet ediyoruz.”

Muhabir: SELİM ÇELİK / ÖZEL HABER