Şef Sealth'in mektubu

1800'lü yıllar.

Şimdiki Seattle kentinin topraklarında, şefleri Sealth (1786-1866) önderiliğindeSuquamishve Duwamish kabileleri yaşamaktadır. Daha sonraları, beyazlar da gelip yeni bir kent kurduklarında, Şef Sealth'a saygıdan Seattle adını verirler...

Totemler altındaki mezarı, Seattle'a yakın bir ada olan İndianola'dadır.

Halkın çoğunluğu kızılderilidir. Son yıllarda Şef'in adına bir de müze açıldı.

Okuyacağınız mektubun aslının müzede sergilendiğini söylediler. Yolum o tarafa düşünce fotoğraflayacağım.

İşte bu Şef Sealth, 1854 yılında, ABD Başkanı Franklin Pierce'e bir mektup yazar.

Çünkü 'Washington'daki Büyük Şef' ondan, yüzlerce yıldır yaşadıkları toprakları satın almak istemektedir...

Şimdi 165 yıl geriye dönelim ve Şef'in mektubundan altını çizdiğim satırları okuyalım.

Ara başlıkları ben koydum.

BÜYÜK ŞEF

Washington'daki Büyük Şef bize dostluk ve iyilik dilekleriyle birlikte bizden topraklarımızı satın almak istediklerini bildirmiş. Onun bizim arkadaşlığımıza çok fazla ihtiyaç duymadığını biliyoruz. Ama biz onun önerisini düşüneceğiz. Çünkü iyi biliyoruz ki eğer topraklarımızı satmazsak, beyaz adam silahlarla gelip onu gene elimizden alabilir. Ama biz bazı şeyleri anlamıyoruz. Gökyüzünü, toprağı, kayaların sıcaklığını nasıl olur da alıp satabilirsiniz? Bu düşünce bize garip geliyor. Eğer biz havanın tazeliğine ve suların pırıltılarına zaten sahip değilsek, siz onları nasıl satın alabilirsiniz?

DERELER VE NEHİRLER

Çünkü bu topraklar bizim için kutsaldır. Nehirler ve derelerden akan pırıltılı sular, sadece su değildir. Onlar bizim atalarımızın kanıdır. Eğer toprağı size satarsak onun kutsal olduğunu hatırlayınız ve bunu çocuklarınıza da öğretiniz. Göllerin berrak sularındaki her bir yansıma, halkımızın yaşamından olaylar ve anılar anlatır. Suyun mırıltısı, babalarımızın babalarının sesidir. Nehirler ise bizim erkek kardeşlerimizdir. Susuzluğumuzu giderirler, kanolarımızı taşırlar ve çocuklarımızı beslerler.

ÇORAK BİR ÇÖL

Beyazlar için bir parça toprağın diğerinden farkı yoktur. Topraktan istediğini almaya bakar ve yoluna devam eder. Aldıklarının kendinden parçalar olduğunun bilincinde değildir. Çünkü toprak beyaz adamın dostu değil, düşmanıdır.

Beyaz adam, anası dünyaya ve kardeşi gökyüzüne sanki satın alınabilen veya yağma edilebilen bir mal gibi, koyunlara ve parlak boncuklara davrandığı gibi davranır. Onun bu iştahı ve hırsı bir gün dünyayı yiyip bitirecek ve geriye sadece çorak bir çöl bırakacaktır.

TOPRAĞA SAYGI

Canlıların yok edildiği bir dünyada insan ruhu yalnızlık duygusundan ölür gibi geliyor bize. Unutmayın, bugün diğer canlıların başına gelen yarın insanın başına gelir. Şu gerçeği iyi biliyoruz; toprak insana ait değil, insan toprağa aittir.

Beyaz adamı bu topraklara getiren ve kızılderiliyi boyunduruk altına alma gücünü veren Tanrı'nın adaletini anlamıyoruz. Tıpkı bufaloların öldürülüşü, ormanların yakılışı, toprağın kirletilişini anlamadığımız gibi. Bir gün bakacaksınız ki gökteki kartallar, dağları örten ormanlar yok olmuş, yabani atlar ehlileştirilmiş ve her yer insanoğlunun kokusuyla dolmuş. İşte o gün insanoğlu için yaşamın sonu ve varlığını devam ettirebilme mücadelesinin başlangıcı olacak.

Bütün bunlara rağmen, teklifinizi tartışacağız. Ve umuyorum ki halkım bunu kabul edecek ve Büyük Beyaz Şef'in vadettiği üzere beraber barış içinde yaşayacağız.

İNSANLAR

Eğer insanlar yere tükürürlerse kendi yüzlerine tükürürler.Biz bunları biliyoruz. Dünya insanlara ait değildir. İnsanlar dünyaya aittir. Bütün her şey aileyi bağlayan kan bağı gibi, birbirine bağlıdır.

Eğer Tanrı sizin anlattığınız gibi gerçek Tanrı ise sevecenliği yalnız beyaz adama olamaz. Beyazlar da bir gün diğerleri gibi geçip gideceklerdir. Tıpkı denizin dalgaları gibi Yatağına pislik yığmaya devam eden, bir gece kendi pisliğinde boğulacaktır.

SON KIZILDERİLİ

Bu dünyadan son kızılderili de yok olduğu zaman, yalnızca çayırlar üzerinde bulut gibi hareket eden bir anı kalacaktır. Bu kıyılar, bu ormanlar halkımın ruhunu koruyacaktır. Çünkü onlar bu dünyayı yeni doğan bir çocuk anasının yürek atışını nasıl severse, öyle severler.

Öyle ise toprağımızı alırsanız, onu bizim sevdiğimiz gibi seviniz. Onu çocuklarınız için; bütün gücünüzle, bütün aklınızla ve bütün kalbinizle koruyunuz ve seviniz.

Göreceksiniz... Bütün bunlardan sonra kardeş de olabiliriz.