‘Özledim. Söyleyeceklerim bu kadar. Kısa ve derin’ diyor ya Cemal Süreyya. Bugün içimde yüreğimin kaldıramayacağı kadar sensizlik var, hüzün var. Tam 3 yıl 3 saat oldu an itibarıyla. Hani arkana bile bakmadın ya, bana gözlerinle sessizce veda edip gittin ya, sonsuzluğa yürüdün ya, haa ben mi? Bilmiyorum sen hem benimlesin hem benimle değilsin. Hem varsın hem yoksun. Peki nerdesin?
Yıl 2013, Günlerden Cuma, takvim yaprakları 22 Kasım’ı gösteriyor ve saat 11.30’u. Yer Medstar Hastanesi yoğun bakım servisi. Başucunda bi sürü doktor, hemşire, lüzumlu lüzumsuz bi sürü makine. Ne yapıyor bu insanlar sana, neler oluyor Eto’cum, hani daha dün yarı açık gözlerin, gözlerime değmişti usulca. Ben anlatmış sen dinlemiştin sessizce. Hatırlıyor musun, sana seni korusun diye aldığım minicik meleği. Hani hep avucunun içindeydi. Bak onu da yere düşürmüşün. Önce onu eğilip alıyorum sonra da o beyaz gömlekli seni rahat bırakmayan insanların yamacına giriyorum. Küçülüyorum, ufalıyorum sanki yok oluyorum.Sesim soluğum kesiliyor.
Ve işte o baş ucunda sürekli garip sesler çıkaran bi sürü yeşil, kırmızı çizgiler çizen makine var ya. O kahrolası makine dıııttt diye düz çizgi sinyali veriyor. Ben anlamıyorum ki; sen mi yoksa ben mi yok oluyorum. Terliyorsun bitaneciğim terini silmek istiyorum ıhh izin vermiyor Dr. Murat. Sarılıyor bana bense sana. Yüzüne son kez bakıyorum, ama sen gözlerini neden kapattın ki? Bana veda etmeden nereye gidiyorsun. Böyle miydi kavlimiz?
Ve de son bakış arkandan. Götürüyorlar seni Etocum. Madeni bir ses ‘Siz gelemezsiniz’. Hayır geliyorum yanındayım, seninleyim. İşte o soğuk yüzlü buz gibi oda, kapısında ‘Morg’ yazıyor. Ama üşürsün sen, bilirim soğuğu sevmezsin. Yalnızlığı da.
Sen ne yaptın bana Sonbahar, sen git ağaçların sarıdan kızıla dönen yapraklarını savur. Ne istiyorsun bizden, Çok mu gördün Eto’mu hem bana hem oğluma? Sen ne yaptın ya Sonbahar?