2020 bir hiddetli geldi. Doğal afetler, ölümcül virüsler dünyayı ve ne üzücüdür ki ülkemizi de, yüreklerimizi de yaktı kavurdu. Peşinde sürükleyerek getirdi acıyı gözyaşını, korkuyu, ölümü. Umutları, güzellikleri, gülümsemeyi unutturmak istercesine. Ama biz umudu da, sevgiyi de, güzelliği de 2020'ye inat unutmadan yaşatalım. Güzel günlerin geleceğine olan inancımızı yitirmeden. Sevgiye, beraberliğe, birlikteliğe kenetlenerek.
* * *
'SEVGİ'. Özellikle de son zamanlarda, toplum olarak yaşadığımız tüm olumsuzluklara karşın mıh gibi aklımızda tutmamız gereken bir sözcük değil mi? Bizi birbirimize perçinleyen, varlığına muhtaç olduğumuz derin duygunun adı değil mi? O halde gelin birlikte sarılalım, yaralarımıza merhem yapalım, her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olan sevgiyi.
* * *
İşte takvim yapraklarında bir tarih kapıda, 14 Şubat. Bu haftanın adı 'Sevgi Haftası' olsun. Bir haftaya veya bir güne sığdırmadan büyütelim sevgilerimizi, güçlendirelim. Bu haftayı fırsat belleyerek. Üzüldüklerimize, üzüntülerimize sevgimizle derman olalım. Yaşanan acılarımızı unutmadan, umutları sevgiyle besleyelim.
* * *
Yorgun ülkemizin, neredeyse umutlarını yitirmiş acılı insanlarının reçetesi olsun sevgi sözcüğü. Tıpkı, vatan sevdası, bayrak sevdası, toprak sevdası gibi yüreklerde büyümeli, büyütmeli. Zamanı, zemini olmadan. Ayı, günü, tarihi falan olmadan.
* * *
Bakınız, sevgiyi üç beş satırla anlatırken nasıl da yüreğe dokunmuş Nazım.
'Sevmek için yürek
Sürdürmek için emek gerek.
Sevgi için ne Boğaz da
Ne mum ışığında
Yemek yemek
Ne de pahalı bir pırlanta demek
Sevgi bir lokmada
İki mutlu insan demek'
* * *
'Sevgi Haftası' diye kabullendik ya; sunalım sevgimizi sevdiklerimize sevmediklerimize, bonkörce yürekten…