SOSYAL medya, gençlerin yaşamında önemli bir yer tutarken aynı zamanda kaygı bozukluklarını da tetikleyen bir etken haline geliyor. Özellikle sosyal medya platformlarının gençler üzerindeki baskısı, başkaları tarafından nasıl değerlendirildiğine dair endişeleri pekiştiriyor. Bu durum, gençlerin sosyal ortamlarda kendilerini güvensiz hissetmelerine ve ruhsal sağlık sorunları yaşamalarına yol açıyor. Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Sercan Karabulut, modern yaşamın getirdiği zorlukların gençlerde kaygıyı artırdığını ve sosyal medyanın bu durumu pekiştirdiğini belirtti. Kaygı bozukluklarının tedavi edilebilir olduğunu vurgulayan Karabulut, ruhsal okur-yazarlığın artırılması ve gençlere yönelik psikososyal desteklerin önemine dikkat çekti.
KAYGI, GENÇLERİN SOSYAL HAYATINI TEHDİT EDİYOR!
Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Sercan Karabulut, modern yaşamın getirdiği zorlukların gençlerin kaygı seviyelerini ciddi şekilde artırdığını vurguladı. “Gençler zaman zaman kaygı yaşayabilir; bu tamamen normaldir” diyen Karabulut, kaygının bazı durumlarda insanları gergin veya zorlayıcı durumlarla başa çıkmalarında destekleyici bir rol oynayabileceğini belirtti. Ancak, bu kaygının günlük yaşamı etkilemeye başladığında bir ruh sağlığı sorunu haline gelebileceği konusunda uyarıda bulundu.
Özellikle topluluk önünde konuşma, sınav stresi ve arkadaş ilişkilerindeki dalgalanmaların gençler için kaygı yaratabileceğini ifade eden Karabulut, “Bu tür durumlarda kalp atışlarının hızlanması, yüzde kızarma ve aşırı terleme gibi fiziksel belirtiler ortaya çıkabilir” dedi. Karabulut, bu belirtilerin gençlerin sosyal ortamlarda kendilerini güvensiz hissetmelerine yol açabileceğini ve sosyal kaygının pekişmesine neden olabileceğini sözlerine ekledi.
SOSYAL MEDYA KAYGIYI ARTIRIYOR!
Sosyal medya kullanımının gençlerde kaygıyı yoğun bir şekilde etkilediğini belirten Karabulut, “Sosyal medya, gençlerin başkaları tarafından nasıl değerlendirildiğine dair endişelerini artırıyor. Sosyal kaygı, başkaları tarafından olumsuz değerlendirilme korkusu ve etkileşimden kaçınma davranışları, sosyal medyada da kendini gösteriyor” dedi. Özellikle sosyal kaygısı yüksek olan bireylerin, sosyal medya bağımlılığına daha yatkın olduğunu ve bunun kaygıyı artırarak depresyon gibi sorunlara yol açabileceğini ifade eden Karabulut, “Paylaşılan içeriklerin beğenilmesi ve kabul görme beklentisi, gençlerin kaygı düzeylerini önemli ölçüde artırıyor” şeklinde konuştu.
KAYGI BOZUKLUKLARI TEDAVİ EDİLEBİLİR!
Kaygı bozukluklarının tedavi edilebilen sorunlar olduğunu vurgulayan Karabulut, “İlk başvuruda kapsamlı psikiyatrik değerlendirmeler yapıyoruz. Eğer kaygı bozukluğu tespit edilirse ilaç tedavisi ve psikoterapi gibi yöntemler uygulanabilir. Bu tedavi süreçleri, bireylerin kaygılarını yönetmelerine yardımcı olmak için oldukça etkilidir. Düzenli spor yapmak, hobi edinmek ve yoga gibi aktiviteler kaygı belirtilerini kontrol etmeye yardımcı olabilir. Bu tür aktiviteler, zihinsel ve fiziksel sağlığı dengeleyerek kaygıyı azaltabilir” diye konuştu.
RUHSAL SORUNLARI ÖNLEMEK İÇİN FARKINDALIK ŞART
Gençlerde ruhsal sorunların önlenmesi için zihinsel dayanıklılığın geliştirilmesinin önemine dikkat çeken Karabulut, “Ruhsal okuryazarlığı artırıcı eğitimler düzenlenmeli ve ebeveynler ile öğretmenler, gençlerin yaşam becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmalı. Ayrıca, toplumun farklı kesimlerinin ruh sağlığı konusundaki farkındalığını artırmak çok önemli. Okullarda ve topluluklarda sağlanacak psikososyal destek, gençlerin kaygılarını tanımasına ve azaltmasına yardımcı olabilir” dedi.
Hükümetlerin ruh sağlığına yönelik kapsamlı ve bütüncül programlara daha fazla yatırım yapması gerektiğini vurgulayarak sosyal, sağlık ve eğitim sektörlerinin bu konuda iş birliği yapmasının önemine vurgu yapan Karabulut, “Gençlerin sağlıklı bir ruhsal gelişim göstermeleri, geleceğin teminatıdır. Bu nedenle, toplumsal farkındalığın artırılması ve etkili önleyici yaklaşımların benimsenmesi elzemdir” dedi.