Sosyal zekanın hikayesi


Ocak ayında size Wes Anderson’ın yönettiği ‘Küs Kardeşler Limited Şirketi’ isimli filmi anlatmıştım. Bu filmin senaryosundaki üç isimden biri olan Wes Anderson aynı zamanda The Grand Budapest Hotel (Büyük Budapeşte Oteli) in de senaristi ve yönetmeni. Ve tabii yıllar önce aldığım Dvd’sini özenle sakladığım ‘The Royal Tenenbaums’ un da yönetmeni o. Ayrıca bu özgün aile komedisini de yine Owen Wilson ile beraber yazmıştı.
Geçtiğimiz akşam, yine Wes Anderson’ın senaryosunu Owen Wilson ile birlikte yazdığı ve yönetmeni olduğu 1998 yapımı bir filmini izledim: ‘Rushmore’
Rushmore’ın başrollerinde Jason Schwartzman ve Bill Murray oynuyor. Jason Schwartzman’ın canlandırdığı karakter, Max Fischer ilk izlenimde sinir bozucu bir genç olsa da, öz güveni ve sosyal zekasıyla izleyiciye kendini sevdirmeyi başarıyor. ‘Rushmore’ Türkçeye saçma sapan bir şekilde ‘Çılgın Liseliler’ ismiyle çevrilmiş! Bir film lisede geçiyorsa, öğrencilerden birinin hikayesini anlatıyorsa, hemen kolay bir isim bulalım. Bulduk mu? Hah tamam ‘Çılgın Liseliler’! Nasıl bir vizyonumuz var bizim?
Bill Murray rol aldığı birçok filmde olduğu gibi bu filmde de muhteşem bir oyunculuk sergiliyor. Jason Schwartzman ile olan ikili sahneleri, sinema tarihinde unutulmazlar arasında rahatlıkla yerini alabilir. Max Fischer karakterinin derslerindeki başarısızlığına inat, girişimci ruhunun takdire şayan faaliyetleri ilham verici. Max’ın öğretmenine duyduğu aşkı, hayalleri ve cesareti üzerinden, hayattaki başarının derslerde alınan notlardan ibaret olmadığını farklı bir dille anlatıyor yönetmen.
‘Rushmore’ ı utangaçlığına son verip kırılan şevkini güçlendirmek isteyen gençlerin izlemesini tavsiye ederim. Bu filmin çekildiği yıl 10 adet ödülle taçlandırılan başarısı tesadüf değil. Özellikle Wes Anderson’ın kazandığı ‘Bağımsız Ruh En İyi Yönetmen Ödülü’ adeta onun yeteneğini tarif ediyor. Hikayenin kilit noktası olan bir kitap var. Max’ın aşık olduğu öğretmeninin kütüphaneye hediye ettiği bir kitap bu. Kitabın sayfalarından birinde, kaybettiği eşinin el yazısıyla yazdığı Jacques-Yves Cousteau’a ait çok güzel bir cümle var aklımda kalan: "Bir insan her ne sebeple olursa olsun olağanüstü bir hayat sürme fırsatına sahip olduğunda, bunu kendine saklayamaz."