Sosyal medyanın son çılgınlığı kullanıcıları çizgi roman kahramanlarına ya da Rönesans tablolarındaki karakterlere benzeten yapay zeka yardımıyla çizilmiş portreler. Herkes birbirine “Nasıl yaptın?” diye soruyor ama uzmanlar uygulamanın risklerinin çok büyük olduğunu belirtiyor. 

KİŞİSEL VERİLERİ TEHDİT EDİYOR
Bu uygulamaların kişisel verilerin sızmasına yol açabileceğini belirten Uzman Sosyolog Funda Alpaslan Talay, “Son zamanlarda sosyal medya platformlarında neredeyse herkes, kendi fotoğraflarını yapay zeka destekli uygulamalara yükleyerek, başka birine, başka bir zamana veya hatta başka bir kimliğe dönüşüyor. Yüzeyde eğlenceli ve yaratıcı görünen bu dönüşümler, sosyolojik açıdan derinlemesine bir sorgulamayı hak ediyor. Çünkü bu “masum” görsel oyunlar, kişisel verilerimizin sessizce sömürülmesine, kimliğimizin parçalanmasına ve mahremiyet alanlarımızın daralmasına kapı aralıyor.

Yapay zekayla dönüştürülen her fotoğraf, yüz tanıma teknolojileri, biyometrik veri toplama sistemleri ve dijital gözetim mekanizmaları için potansiyel bir veri kaynağına dönüşüyor. Dahası, bu görseller hem bizim hem de karede yer alan başkalarının bilgisi ve rızası olmadan dijital sistemlere aktarılıyor. Bu durum, dijital mahremiyetin erozyonunu simgeliyor. Bedenimiz ve yüzümüz, artık yalnızca bize ait olmayan birer “veri nesnesine” dönüşüyor. Bedensel politikalar dijitalleşirken, birey kendi bedeni ve kimliği üzerindeki denetimini kaybediyor” dedi.

F074Ba43 69Ca 4D14 9F32 E6407B1B7E85

VERİ SÖMÜRÜSÜNE DİKKAT!
Bir diğer önemli konunun ise veri kapitalizmi ve rıza sorunu olduğunu vurgulayan Talay şu ifadelere yer verdi; “Fotoğraflarımızı bu sistemlere yüklediğimizde, çoğu zaman neye rıza verdiğimizi tam olarak bilemiyoruz. Farkında olmadan, büyük veri şirketlerinin hem müşterisi hem de hammaddesi hâline geliyoruz. Gerçekten rıza verip vermediğimiz ise büyük bir soru işareti olarak karşımıza çıkıyor.

Yapay zeka uygulamaları, aynı zamanda kimliğin yeniden üretimi sürecini de etkiliyor. Algoritmalar tarafından yeniden yaratılan yüzler, bizi biz yapan özgünlükten uzaklaştırıyor; birey, dijital benliğini, platformların dayattığı estetik normlara göre yeniden inşa etmeye başlıyor. Sonuç olarak, bireysellik algoritmaların ortalamasına teslim oluyor. Bu teknolojilerin etkisi yalnızca bireysel düzeyde sınırlı kalmıyor; aynı zamanda toplumsal eşitsizlikleri derinleştiriyor. Yapay zeka sistemlerine kimlerin erişim sağladığı, bu verilerin kimler tarafından ve nasıl kullanıldığı gibi sorular, dijital uçurum ve sınıfsal farklar açısından yeniden düşünülmeli.”

DİJİTAL KİMLİK TEHDİDİ!
Dijital farkındalık ve veri okuryazarlığının önemine dikkat çeken Talay, “Yapay zeka ile dönüştürülen her fotoğraf, kim olduğumuzun dijital bir yansımasıdır. Ve bu yansımayı korumak, teknolojik, etik, politik ve sosyolojik bir sorumluluktur. Bu teknolojik dönüşüm karşısında, bireyler ve toplum olarak atabileceğimiz adımlar vardır. İlk adım, dijital farkındalık ve veri okuryazarlığıdır. Hangi uygulamaya ne tür bir veri verdiğimizi, bu verilerin nasıl işlenebileceğini ve nerelerde kullanılabileceğini bilmek, dijital çağda bir zorunluluk hâline gelmektedir.

Gerçek rızanın koşullarını tartışmak ve hukuki-etik çerçeveleri yeniden inşa etmek, hem bireylerin hem de devletlerin ve teknoloji şirketlerinin sorumluluğudur. Kullanıcıya açık, anlaşılır ve adil rıza metinleri sunulmalı, kişisel verilerin kimler tarafından ve nasıl kullanılacağı şeffaf bir biçimde açıklanmalıdır” diye konuştu.

8Ff37302 3Baa 4F7A 9D7B 7E22Bb0Eb06A

‘ALTERNATİF TEKNOLOJİLER ŞART!’
Alternatif teknolojilerin desteklenmesi ve toplumsal eşitsizlikleri gözeten bir dijital politika anlayışının inşa edilmesi gerektiğine vurgu yapan Talay, “Alternatif teknolojiler ve açık kaynaklı sistemlerin desteklenmesi de bu süreçte büyük önem taşımaktadır. Ticarileştirilmiş yapay zekâ uygulamaları yerine, veriyi merkeziyetsiz, etik ve kullanıcı dostu bir biçimde işleyen alternatiflerin geliştirilmesi teşvik edilmelidir.

Toplumsal eşitsizlikleri gözeten bir dijital politika anlayışı inşa edilmelidir. Teknolojiye erişim, dijital güvenlik ve veri koruma yalnızca bireysel bir hak olarak değil, aynı zamanda kamusal bir hak olarak da görülmelidir. Yapay zeka ile şekillenen dijital dünyada hem bireysel kimliğimizi hem de toplumsal değerlerimizi korumak için kolektif bir bilinç geliştirmemiz gerekmektedir. Çünkü her görsel, her veri, kimliğimizin ve geleceğimizin bir parçasıdır” ifadelerini kullandı.

Muhabir: AYŞE OKAN SARICA/ÖZEL HABER