Tek kurtuluş; alt yapı

Süper Lig'in sona ermesinin ardından gözler yeniden transfere çevrildi.

Taraftarlar, bilgisayar başında takıma kim gelecek, kim gidecek hesapları yapıyor.

Bugüne kadar birçok kez söyledim.

Ne gelenle, ne de gidenle ilgilenmiyorum…

Çünkü beni, gelen ya da gidenden daha çok önümüzdeki sezon alt yapıdan kaç oyuncu çıkarabiliriz, alttan gelen oyuncular ne kadar şans bulur gibi konular ilgilendiriyor.

Böyle de olmak zorunda zaten…

Çünkü artık deniz bitti.

Kendi sahibi olduğu takımdaki bir futbolcuya 400 milyon Euro vermeyi gözen alan yayıncı kuruluşun sahibi, Türk futbolu için 180 milyon Euro ödemeyi çok buluyor.

İşte Türk futbolunun geldiği noktanın en kısa ve net özeti budur.

Ve ne yazık ki Türk futbolunu yönetenler ise bu durum karşısında sesiz kalmak zorunda kalıyor.

Çünkü adam haklı…

Türk futbolunun marka değeri diye bir şey kalmadı.

Kendimizin dahi izlemekten keyif almadığımız futbol karşılaşmalarını başka ülkelerin futbolseverlerinin izlemesini beklemek hayalcilikten öteye gitmez.

Fikstür çekilirken kimlerin küme düşeceği, kimin şampiyon olacağının dizayn edildiği bir ligi kimse izlemekten keyif almaz.

İşte bu yüzden Türk futbolu baştan aşağı yapılanmalıdır.

Bildiğimiz her şeyin unutulup, sıfırdan başlamak zorundayız.

Geldiğimiz noktada Türk milli takımı C Ligi'nde mücadele eder duruma geldi.

Bu bir ayıp değil, çok daha ötesidir.

Artık Türk futbolu dizayn edilmeye çalışılmamalı, kendi dinamikleri ve doğru bir yapılanma ile yeniden planlanmalıdır.

Takımlarımız ise alt yapıya önem vermeli ve genç oyunculara şans vermeyi tercih etmelidir.

Şuna adım gibi eminim; rahmetli Özkan Sümer, bu sezon şampiyon olan neredeyse tamamı yabancı oyunculardan kurulu bir Trabzonspor hayal etmemişti.

Bu planlama bile günlük başarı getirir.

Sadece bugünü kurtarırsınız.

Gelecek ise öze dönüş ve alt yapıya yatırımdan geçiyor…

Bu işin başka çaresi yok.