Doğal seçim ile evrim denildiğinde akla gelen ilk isim Darwin'dir. Seversin sevmezsin, kabul edersin etmezsin. Ama evrimden bahsedeceksek bu ismi es geçemeyiz. Ancak ismi bir kenara koyarak düşünelim. Özellikle evrimi ret edenler bunu yapmalıdır. Belki ret ettiklerini aslında ret etmediklerini görebilirler.
Doğal seçim yerine her türlü seçimi koyalım. Biyolojide geçerli olan doğal seçimin diğer alanlardaki seçimlerden bir farkı olmadığını da görmeye çalışalım. Mesela 'ezber bozmak' diye bir kavramımız var bizim. Yeri geldiğinde kullanırız ve genellikle bunu kendimizi veya bir başkasını övmek için yaparız. Şu veya bu konuda ezber bozduğumuzu söyler ve ezber bozmanın aslında evrim olduğunu düşünmeyiz.
Ezber bozmak, alışılagelmiş, doğru, iyi veya güzel olduğu kabul edilen, ama geçerliliği kalmamış düşünce, uygulama, tutum, ürün, politika veya herhangi bir başka 'şey' olabilir. Şey kavramını her şeyin yerine koyabileceğimiz bir değişken olarak kullanalım. Matematikçinin X dediğine biz ŞEY diyelim.
Ezber bozmak 'şeyler' arasından bir seçim yapmaktır. İyi şeyler hayatta kalacak, kötü şeyler yok olacak. Evrim, ister doğal olsun isterse doğal olmasın hep aynı şekilde yürüyen bir süreçtir. Değişmeyen şeyler, ezber bozamaz. Dolayısıyla ezber bozucu olduğunu söyleyenlerin kendisi, kendisinde meydana gelen evrimin farkına varmalıdır. Çünkü ezber bozabilecek kıvama gelinceye dek belli bir değişim ve seçim sürecinden geçmiştir.
Beynimizde oluşan şeylere düşünce, algı, tutum gibi isimler veriyoruz. Düşüncelerimiz, tutumlarımız, algılarımız 'sabit'değildir. Matematikçi X=sabit dediğinde, X'in yerine ne koyarsan koy hep aynı sonucu verir. Ancak insan sabit olamaz. Çünkü ana rahmine düştüğü andan ölünceye kadar değişmektedir. İnsan kendisindeki değişimleri hemen fark edemediği için dünkü haliyle bugünkü hali arasındaki farkı göremez. Fakat uzunca bir süre geçtiğinde 'eskiden şöyle böyle düşünürdüm' veya 'eskiden şu yokuşu bir çırpıda çıkardım' gibi ifadelerle kendisinin değiştiğini ifade eder.
Ama neden değiştiğini sormayı genellikle unutmaktadır. İnsan her 'şey'gibi kendisinin de bir 'şey'olduğunu düşünebilirse, kendisini 'şey' yerine koyabilirse, evrendeki bir sabit olmadığını daha iyi kavrayacaktır. Sabit olmadığını zamanla anlayacak, saçı, cildi, kemikleri ile algıladığı değişimlerle sınırlı kalmayan değişimlerin bir evrim süreci olduğunu kavrayacaktır. Yani asıl soru burada değişip değişmemek değildir. Asıl soru niçin değiştiğimizdir.
Hiç değişmediğimizi farz edelim. Yani kendimizi 'sabit' olarak tasavvur edelim. O zaman yeryüzüne gelemezdik. Çünkü ana rahminde sabit olarak kalırdık, yani doğmak için değişmek zorundaydık. Tamam kabul, bu değişimi bilinçli şekilde yapmadık, ama bunu yaptıran bir kuvvet veya bir olgu vardı ve o kuvvet veya olgu, bizi değişmeye zorladı ve dünyaya geldik.
Sabit olarak kalabilseydik, o zaman bebek olarak kalırdık. Bebekler acizdir. Ne yürüyebilir ne beslenebilir ne de altına yapınca kendisini temizleyebilir. Yani sabit kalsaydık, olamazdık. Çünkü bizi doğuracak bir anamız da olamazdı. Çünkü o da embriyo olarak dünyaya gelemez. Hatta hamile kalacak kadın olamayacağı gibi kadını hamile bırakacak erkek de olamazdı.
Tamam kabul, bazı canlılar kendi kendini dölleyebiliyor. Buna rağmen onların da önce değişime uğraması, cinsellikte olgunlaşması gerekiyor, yeryüzünde sabit diye bir 'şey' yok.
Geçenler de biri 'ben çocukluğumdan beri değişmedim, o zaman neysem şimdi de oyum' dediğinde gülesim geldi. Kendi kendini bir sabite indirgeyen bu kişiye ne kadar saçma bir düşünceye saplanıp kaldığını anlatmak geçmedi içimden. Bu yüzden sizin kafanızı ağrıtıyorum.
Bu adamcağız ezberini bozamamışsa da değişmediği anlamına gelmez. Fakat kendisini sabit görenler ezber bozamazlar. Onlar yerinde sayanlardır.
Bize hep öğrenmenin çocukken ve gençken gerekli olduğu ezberletildi. Biz bu ezberi bozarak Tazelenme Üniversitesi'ni kurduğumuzda bıyık altında gülenlerin olduğunu da biliyoruz. Fakat insanın sabit değil, değişken olduğunu bildiğimiz için, ezberini bozmayanların da ezberinin bozulacağı anın geleceğinden şüphe duymuyoruz.
Biz eğitimin, öğrenmenin, gelişmenin her yaşta mümkün olduğunu kabul ederek ve bunun bilimsel kanıtlarını ve uygulamalarını göz önüne alarak, uzun ömürlü insanların çoğaldığı bir dönemde – ki yaşam süresindeki değişim de insanın değişken bir ŞEY olduğunun başka bir kanıtıdır – 60 yaş ve üzeri insanlara bir eğitim ve öğretim modeli geliştirdik. Henüz pilot proje döneminde 800'ün üzerinde yaşlıya ulaştık. Bugün 2500'ün üzerinde yaşlımız bizim eğitim ve öğretim programımızdan yararlanmaktadır.
Dolayısıyla eğitim sisteminin de bir sabit değil, bir değişken olduğunun kanıtlarından birini ortaya koyduk. Eğitim sisteminin de evrim sürecinde değişerek ezber bozan bir siteme doğru ilerlediğini, bu süreci durdurmanın ne bir anlamı olabileceğini ve ne de mümkün olabileceğini gösterdik.
Hiçbirimiz bugün dünkü değiliz ve yarın bugünkü olmayacağız. Bu ezberi de bozup, ülkemizi yarınlara taşıyabilmek için, değişimin değişmezliğinin tek sabit olduğunu görmek ve kavramak gerekmektedir.