ÖZEL HABER

Toplantının gündemi 'İnsan' oldu

Antalya Ortak Düşün Meclisi (ANODEM), Mart ayı toplantısında “Günümüzde insan olmak ve insan kalmak” temasını ele aldı. Ramazan Ayı'nın manevi atmosferine uygun olarak iftar sonrası düzenlenen toplantıya yaklaşık elli kişi katıldı. Toplantıya moderatörlük yapan araştırmacı ve yazar Eşref Ural, Nimri Dede’nin ünlü şiiri ‘İnsan Olmaya Geldim’ ile gündemi başlattı

İNSANIN YARATILIŞI VE MANEVİ OLGUNLAŞMA
İlk konuşmayı yapan A.Ü. İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden ve ANODEM daimi üyesi Prof. Dr. Sabri Yılmaz, insanın yaratılışındaki derin anlamı vurguladı. İnsanın Tanrı tarafından özel olarak yaratıldığını ve bu yaratılışın, fıtrat, vicdan, dış duyular, akıl ve irade gibi dört temel unsurla şekillendiğini belirten Prof. Yılmaz şu ifadelere yer verdi; “İnsan, Yüce Allah tarafından ‘eşref-i mahlukat’ yani varlıkların en şereflisi olarak yaratılmıştır. Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün, bunu ‘Tanrı’nın Gözbebeği İnsan’ ifadesiyle açıklar. Yüce Allah, ‘Onun yaratılışını tamamlayıp, ruhumdan ona üfürdüğüm.’ ayetiyle insanın özel bir varlık olduğunu belirtir. Bu ayet ışığında insan, fıtrat, vicdan, dış duyular, akıl ve irade gibi yaratıcıdan kaynaklanan dört temel unsurla donatılmıştır. Bu unsurlar, insanın alemdeki etkinliğini sağlayan kaynaklardır. İnsanın temel özellikleri Kur'an-ı Kerim’de ‘ahsen-i takvim’ olarak tanımlanır; yani insan en güzel şekilde yaratılmıştır. Prof. Dr. Teoman Duralı, insanın ham haliyle yaratılıp zamanla manevi olgunluğa ulaşacağını belirtirken ‘beşeriyet’, ‘Ademiyet’ ve ‘İnsaniyyet/İnsan-ı Kamil’ kavramlarını kullanır. Bu süreç, insanın doğuştan sahip olduğu potansiyelini geliştirme ve olgunlaştırma sürecidir.”

İNSANIN MANEVİ GELİŞİMİ
Konuşmasında “beşeriyet, ademiyet ve insan-ı kamil” kavramlarını da açıklayan Prof. Yılmaz, “Beşeriyet, insanın biyolojik ihtiyaçlarının ve içgüdülerinin öne çıktığı saf bir durumdur. Bu durum ilerleyen aşamalarda manevi gelişimle aşılacaktır. ‘Ademiyet’, insanın varoluşunu sorguladığı ve manevi boyutunun farkına vardığı bir süreç olarak tanımlanır. ‘İnsan-ı kamil’ ise, manevi olgunluğa erişmiş, içsel gelişim ve ahlaki erdemlerle topluma örnek olan bir kişiyi ifade eder. ‘İnsan-ı kamil, toplumsal sorumluluklarını yerine getirirken, adalet, iyilik ve merhamet gibi yüksek ahlaki değerlerle yaşar” diyerek konuşmasını tamamladı.

TASAVVUF VE İNSAN-I KAMİL
Toplantının ikinci konuşmacısı, serbest avukat Pınar Toğaç Bulut, tasavvuf ve Mevlana geleneğindeki ‘insan olmak’ ve ‘insan-ı kamil’ anlayışlarını ele aldı. Bulut, “Dinlerin, dillerin, kültürlerin, inançların farklılıkları bizi birbirimizden ayırsa da hepimizin ortak bir yanı vardır. İnsan olmak. İnsan-ı Kamil, sufilere göre olgun, yetkin insan anlamına gelir. Tasavvufta, ideal insanın manevi eğitimi tamamlamış, nefsini dizginlemiş ve topluma örnek olacak vasıflara sahip kişi olduğu kabul edilir. Mevlana’ya göre, insan ölümsüz ile ölümlüyü, iyi ile kötüyü, ilahi ile beşeri olanı benliğinde toplayan bir birleştiricidir. İnsan, ölümsüzlüğün tekamül seyrini yaşamak için bu dünyada bir görünüm bulur.

Mevlana, kin, nefret, kibir gibi kötü huyların uzağında, farklı mezhep ve dinlere hoşgörüyle yaklaşan bir insan-ı kamil olmayı savunur. O, insanın Allah’ın alemdeki aynası olduğunu belirtir ve ‘Kendini bilen Rabbini bilir’ sözünü öne çıkarır. Tasavvufi anlayışa göre, her insan potansiyel bir insan-ı kamildir. Bu kabiliyetlerini geliştirerek o makama ulaşabilir” dedi.

Toplantı, katılımcıların yorumları ve sorularıyla devam etti. Katılımcılar, insan olmanın ve insan kalmanın ne anlama geldiği, günümüz toplumunda bu değerlerin nasıl yaşatılabileceği üzerine derinlemesine düşüncelerini paylaştılar.