ANTALYA Tabip Odası Yönetim Kurulu, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 24’üncü yıl dönümünde basın açıklaması yaptı. Tabip Odası tarafından yapılan açıklamada,  “Ülkemizin yüzde 92’si deprem bölgesi, nüfusumuzun yüzde 95’i deprem tehlikesi altında, büyük sanayi merkezlerinin yüzde 98’i, barajların yüzde 93′ü deprem bölgesi içerisinde. ‘Deprem ülkesi’ olma gerçeğimiz sürekli ve güncel bir olgu. Bunlar bu ülkenin gerçeği. Bir gerçek daha var ki o da; ülkemizi yönetenler, üzerinde yaşadığımız zeminin doğası gereği üreteceği depremleri anlamaktan çok uzakta oldukları. Daha da ötesi depremin sonuçlarının insanımızın aleyhine oluşacak sonuçlarını engellemeye yönelik iş yapma anlayışından da oldukça uzaklar. Bu gerçeklik de bu ülkede adına deprem denilen bir doğa olayının afete, afetin de felakete dönüşmesine ve yaşanan büyük acı ve kayıpların bir süreklilik hali almasına yol açıyor” ifadeleri kullanıldı.
‘MARMARA DEPREMİNİ UNUTMADIK’
Antalya Tabip Odası Yönetim Kurulu, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminde yaşanılanları hatırlattı. Yapılan açıklamada, “Büyük bir yıkıma neden olmuştu. 20 binden fazla vatandaşımız bu depremlerde yaşamını yitirmiş, 50 bine yakın vatandaşımız yaralanmış, yüzbinlerce konut hasar görmüş, bölgenin altyapısı tamamen çökmüş, toplam ekonomik kayıp ise 50 milyar doları aşmıştı. O günden sonra hep birlikte haykırmıştık; Unutmayacağız, unutturmayacağız!” denildi.


‘İHMAL VE UMURSAMAZLIK VAR’
Açıklamanın devamında 1999’da yaşanan deprem sonrası tedbirlerin alınmadığı belirtilerek “Bugüne kadar geçen 24 yılda, üzülerek görüyoruz ki meydana gelen depremler ve diğer doğal afetler sonucunda yaşanan can kayıpları, sosyal ve ekonomik travmalar siyasal iktidara hiçbir şey öğretmemiştir. Bilim ve meslek çevrelerince ortaya konan risk ve afet yönetimine ilişkin görüşlere, alınması gerekli önlemlere dikkat çeken açıklamalara itibar edilmemiş, yıllar süren çalışma ve raporlar göz ardı edilmiştir. Bu ihmal ve umursamazlık nedeniyle yıllar içinde yaşanan felaketlerde binlerce insanımız hayatını kaybetmişti” ifadeleri kullanıldı.

‘DEPREM KADER DEĞİLDİR’
Depremin kaderle ilgisi olmadığına değinilen açıklamada, “Siyasal iktidarın, son 24 yılda, yaşanan her felaketin ardından yaptığı ‘kader’ açıklamaları ve göstermelik ‘yaraları sarma’ girişimleri, toplumsal tepkiyi azaltmak için yapılan illüzyondan başka bir şey değildir. Bu süreçte çıkarılan her yeni yasa, yapılan her yeni mevzuat düzenlemesi, kurulan her yeni kurul incelendiğinde, vahşi ve ahlaksız kapitalizmin ‘felaketleri ranta çevirme becerisi’ yeniden ve yeniden görülmektedir. Depremlerin felakete dönüşmesi takdir-i ilahi değildir” sözlerine yer verildi.

 ‘SİYASİ İKTİDAR KAR ETMEYİ TERCİH EDİYOR’
Depremlerin felakete dönüşmesinin nedenlerine değinen Tabip Odası Yönetim Kurulu, “Bilinçsizce verilen yer seçimi kararları, mühendislik hizmetlerinin yeteri düzeyde kullanılmaması, ranta dayalı imar planları, kamusal denetim dışında gerçekleşen yapılaşma ve niteliksiz plansız kentleşmedir. Tüm dünyada depremin doğası bilim ve teknik tarafından çözülmüş, olası yıkıcı sonuçların minimuma ya da sıfıra indiren çözümler üretilmiştir. Japonya’da yaşanan depremlere ve sonuçlarına bakıldığında dokuz büyüklüğündeki bir depremde dahi yapıların yıkılmadığı ve can kayıplarının yaşanmadığı görülmektedir. Ülkemizde ise sorunun ana kaynağı, halkın can ve mal güvenliğinin sağlandığı bir ortamın yaratılması konusunda devletin üzerine düşen maliyetin bir yük olarak görülmesi ve bu alanın piyasaya devredilmesidir. Aslında sorun insan hayatı ve kar arasındaki tercihtir. Siyasi iktidarın tercihi kar olmuştur” ifadeleriyle açıklamayı bitirdi. HABER/ÇİĞDEM KORKAN

Editör: Uğur Keskin