İYİ Parti Genel Sekreteri ve Antalya Milletvekili Uğur Poyraz, katıldığı bir televizyon programında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Geçtiğimiz günlerde İzmir’de bir sokak röportajında konuşan ve kullandığı ifadelerin hakaret içerdiği gerekçesiyle tutuklanan Dilruba Kayserilioğlu hakkında sorulan bir soruya cevap veren Poyraz, “teknik olarak hiçbirimizin psikolojisi de iyi değil. Yani aslında Dilruba'yı uygulanması gereken şey var, tahrik durumu var. Dilruba tahrikle bunları söylüyor” dedi

‘DİLRUBA BİR GAZETECİ, BİR SİYASETÇİ DEĞİL’

Dilruba Kayserilioğlu’nun ifadelerinin art niyetli olarak değil talihsiz olarak nitelendirilmesi gerektiğini söyleyen Poyraz, “Dilruba 5237'ye göre tutuklandı. Daha doğrusu hakkında 5237'ye göre tutuklanması gerektiğini, hayal eden, ettikleri hayali de aktive eden bir savcı ve o tutuklama kararını veren hakim. İşin enteresanı Dilruba'nın tutukluğuna itiraz edilmesi durumunda da bu itirazı reddeden başka bir hakim. Belki başka bir hakim daha. Bu noktada endişe edeceğimiz şey bunların mesleği nasıl kabul edildiği. Bunlar meslekte nasıl yükseldi? Bunlar buralara nasıl tayin edildi? Dolayısıyla ülkenin dört bir tarafını sanan cemaatlerin tarikatların yargı ve emniyetteki işgüzarlıklarının yanında bir de Türkiye'nin gündemine oturan bu ve benzeri hukuk skandalları var. Şimdi Dilruba gazeteci değil, Dilruba hatip değil, Dilruba siyasetçi değil. Dilruba sokakta yürüyen genç bir kadın. Kendisiyle yapılan bir sokak röportajı sırasında kelamını ifade ederken ve meramını anlatırken kullandığı ifadeler maksadını aşarak mesleği konuşmak üzerine olan insanların gösterdiği tizlikte değil. İçinde bulunduğumuz ekonomik kriz, adalet yoksunluğu, demokrasi yoksunluğu, özgürlük yoksunluğu gibi birçok yoksunluğun da içindeyiz. Yani teknik olarak hiçbirimizin psikolojisi de iyi değil. Yani aslında Dilruba'ya uygulanması gereken tahrik durumu var. Dilruba tahrik altında. Yani geleceğinden umudu olmayan bir genç kadın, ekonomik kriz altında ezilmiş bir genç kadın Dilruba. O zaman bunu suç olarak tanımlıyorsanız ağır tahrik var. Dilruba ağır tahrik altında bir suç işledi. Hakaret etti, evet eylemi hakaret ama eyleminin hakaret olabilmesi için Dilruba'nın hakaretin ne olduğunu tanımlıyor olabilmesi işinin ve mesleğinin hitabetli konuşma olması gerekiyor” dedi.

‘BİR BOKSÖR YUMRUĞUN NEREYE GİDECEĞİNİ BİLİR’

Kullanılan ifadelerin dikkatsiz seçilen ifadeler olduğunu vurgulayan Poyraz, “Şöyle bir örnek vereyim; Sizin ya da benim üçüncü bir kişiye doğru bulmamakla birlikte yumruk atma kabiliyetimizde bir boksörün yumruk atma kabiliyeti arasında fark var. Bir boksör yaptığı vuruşun nereye geleceği, o vuruşun etkisi gibi bir sürü detaya hakim. Biz ise kendimizi müdafaa etmek ya da bir sinir anında karşı tarafa saldırmak adına elimizdeki yumruğu sallıyoruz. Aramızda fark var. Yani sizin kaleminizdeki, sizin hitabetinizdeki yetenekle Dilruba'nınki aynı değil. Dolayısıyla Dilruba konuşurken maksadına aşmış, maksada aştığı hususta ağzından bir hakaret çıkıyor ısrarla bu hakarete devam ediyor. Bunun karşılığı tutuklama değil. Bu ülkede ana muhalefet partisi genel başkanına linç girişimi oldu. Vuranlar serbest kaldı, elini kolunu sallayarak gitti. O yüzden Dilruba olayı bu ülkede, bu ülkede kraldan çok kralcıların, tek adam sistemini yarattığı tek adamcıkların memleketin her yerinde nasıl sardığı ile alakalı. Dilruba'nın o talihsiz açıklamaları teknik olarak hakarettir. Ama karşılığı tutuklama değildir” dedi.
 

Muhabir: YUSUF ÖZTÜRK/HABER