AÜ Prof. Dr. Tuncer Karpuzoğlu Organ Nakli Enstitüsü Organ Nakli Koordinatörü ve Organ Nakli Koordinatörleri Derneği Başkanı Öğr. Gör. Nilgün Bilal, ülkemizdeki organ bağışındaki son duruma ilişkin bilgi verdi. Organ bağışının önceki yıllara göre düşüş gösterdiğini anlatan Nilgün Bilal, bunun nedenleri arsında koronavirüs pandemisi ve şubat ayında gerçekleşen deprem felaketinin etken olduğunu anlattı. Ülkemizde 23 binin üzerinde organ bekleyen hasta olduğuna dikkati çeken Nilgün Bilal, kadavradan organ bağışı çağrısında bulundu.
'AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ'NİN DÜNYADA EŞİ BENZERİ YOK'
AÜ'de 40 yıldır birçok organ naklini başarıyla yürüttüklerini anlatan Bilal, “Dünyada bizim merkezimize eş değer bir merkez bulunmuyor. Özellikle nitelik ve çeşitlilik arasından dünyanın en önemli merkezlerinden biriyiz. Organ nakli merkezi olarak 40'ıncı yılımızı doldurduk. Kesintisiz çok çeşitli organ nakli yapılıyor. Başta böbrek nakilleri olmak üzere karaciğer, kalp, pankreas nakli ve dünyada büyük ses getiren, sadece hastanemizde yapılan kompozit doku nakilleri, yani yüz, kol, rahim nakilleri bir arada, tek merkezde kesintisiz yapılıyor. Büyük bir merkeziz ve bununla gurur duyuyoruz" dedi.
'TEK EKSİK ORGAN BAĞIŞI'
AÜ olarak daha çok nakil yaparak daha çok hastaya hayat sunabileceklerini aktaran Nilgün Bilal, “Biz aracıyız. Biz organ nakillerinde geniş bir ekibiz. Dünyaca ünlü doktorlarımız var. Tek eksiğimiz organ bağışı. Biz sıklıkla yaşayan kişilerden organ bağışı yapıyoruz. Aslında tüm Türkiye'de böyle ama daha çok ölen insanların, yani kadavradan insanların organları bağışlansa kat kat daha fazla hastaya çok daha çeşitli nakiller yaparak yaşam kalitelerini artırıp, hayata dönmelerini sağlayabilecek kurumuz" diye konuştu.
40 YILDA 7 BİN CİVARINDA NAKİL YAPILDI
Nilgün Bilal, “40 yıldır bu merkezde 7 bin civarında nakil yapıldı. Biz nakilleri sadece yapmakla kalmıyor, bu hastaları takip ediyoruz. 6 binin üzerinde böbrek, 1000'e yakın karaciğer, 100'ün üzerinde kalp nakli ve 12 kompozit doku nakli, 2 de rahim nakli yaptık. Bunun büyük kısmı özellikle böbrek ve karaciğer nakillerinde yaşayan kişilerden alındığı için vericilerini de takip ediyoruz. Canlı vericiden organ almayı aslında istemiyoruz ama sistem bunu bize zorluyor. Çünkü insanlar hastaların ihtiyacını karşılayacak sayıda organ bağışı yapmadığı için çözüm yolu olarak canlı vericiden nakil şansını değerlendiriyor. Canlı vericilerin öncelikle sağlıklı olması ve kendi sağlıklarının da riske girmemesi gerekiyor. Bu nedenle böbrek ve karaciğer vericilerinin de aralıklı kontrole gelmelerini istiyoruz. Çok şükür bu güne kadar vericiler önemli sağlık problemi yaşamadı" dedi.
BİR ORGAN BAĞIŞI 7-8 KİŞİNİN HAYATINI KURTARABİLİR
Organ bağışının genellikle batı bölgelerinde daha çok olduğunu belirten Nilgün Bilal, şöyle devam etti:
“Organ bağışının ne kadar gündemde tutulduğu, ne kadar faydalı olduğu, ölen kişinin organının bağışlanmasıyla hayata dönen 7-8 kişinin nasıl fayda gördüğünün çok iyi anlatılması gerekiyor. Zaman zaman belli bölgelerde artıp, belli bölgelerde düşüyor. O bölgelerdeki dinamikler çok etkili. Mesela deprem sonrası o bölgede organ bağışı ve çalışmalarını yapamıyoruz çünkü orada insanlar çok daha önemli felaketlerle yüz yüzeler. Ama genel olarak biraz batıda organ bağışı daha yüksek. Ulusal düzeyde organ bağışı kampanyasına ihtiyacımız var. Her bireyin öldükten sonra organının başkasına faydalı olabileceği fırsatını bilmesi ve bu konuda karar vermesi gerekiyor. Toplumda bir birey olarak organ bağışçısı vefat edip, organını bağışlayacak kişi ihtimaline düşmemiz 1 ise, organ bağışı bekleyen organ alıcısı olma ihtimalimiz bunun en az 6-7 kat üzerinde. Her birey alıcı olabileceğini düşünüp verici havuzuna bir vasiyet mekanizmasıyla katkı vermesi gerekiyor."
'ASLOLAN YAŞAMDIR, BEDEN DEĞİLDİR'
Nilgün Bilal, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Organ bağışı sadece bir hayat kurtarmaz. Organ bağışıyla hayata dönen bir hastanın ailesi, ondan sonraki kuşakları hayata ve mutluluğa adım atar. Organ bağışı yeni kuşakların devam etmesi için çok önemli. Aslolan yaşamdır, beden değildir. Yaşam için, yaşatmak için bedenlerin görevi sona erdiğinde, yeni hayatlara bağışlanması dünyada eşi benzeri olmayan en büyük, en vicdani ve en insani iyiliktir."