EKONOMİ

Yapay zeka işsizlik endişesini tetikliyor!

Yapay zekanın hızla hayatımıza girmesi, işsizlik endişelerini artırıyor. Sosyolog Funda Alpaslan Talay, düşük vasıflı işlerden beyaz yakalılara kadar geniş bir kesimin etkilenebileceğine dikkat çekti. Eğitimde fırsat eşitsizliklerinin derinleşeceğini belirten Talay, devletin eğitim sistemini teknolojiye uyarlaması ve sosyal politikalar geliştirmesi gerektiğini söyledi

TEKNOLOJİNİN çılgın bir hızla ilerlediği çağımızda, yapay zeka artık sadece bilim kurgu filmlerinin konusu olmaktan çıkıp günlük hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Sosyolog Funda Alpaslan Talay, yapay zekanın insan hayatına etkilerini değerlendirerek işsizlik endişesini tetiklediğini açıkladı.

Yapay zeka ile birlikte ortaya çıkan işsizlik riskinin toplumun geniş kesimleri için endişe verici bir sorun olduğunu vurgulayan Sosyolog Funda Alpaslan Talay, “Özellikle düşük vasıflı, yani rutin ve tekrarlayan işlerde çalışanlar, yapay zekânın devreye girmesiyle işsiz kalma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. Bu durum sadece mavi yakalıları değil, aynı zamanda beyaz yakalı çalışanları da etkileyecektir. Örneğin, günümüzde fabrikalarda çalışan işçiler, yarın o fabrikadaki makineleri yönetme yeteneğine sahip olmadıkları için işlerini kaybedebilirler. Bu da toplumsal eşitsizlikleri daha da derinleştirecektir” dedi

Sosyolojik açıdan incelendiğinde, bu dönüşümün özellikle düşük eğitim seviyesine ve sınırlı kültürel sermayeye sahip bireyleri daha çok etkileyeceğini söyleyen Talay, “Pierre Bourdieu’nun kültürel sermaye kavramı burada önemli bir rol oynamaktadır. Yapay zekâ teknolojilerine uyum sağlayabilecek bilgi ve donanıma sahip olanlar avantaj kazanırken bu imkânlardan yoksun olanlar, eğitim sisteminin yeterince desteklemediği veya fırsat eşitsizliği yaşayan bireyler işsizlik riskiyle daha fazla yüzleşecektir” ifadelerini kullandı.

YAPAY ZEKA DÖNÜŞÜMÜNDE İŞSİZLİK TEHDİDİ
İşsizliğin yalnızca ekonomik bir mesele olmanın ötesinde, toplumsal yapıyı da derinden etkileyen bir sorun olduğuna dikkat çeken Talay şu ifadelere yer verdi: “Durkheim’ın belirttiği gibi, toplumda normların belirsizleştiği ve insanların birbirine yabancılaştığı bir dönemle karşılaşabiliriz. İşsizlik arttığında, bireyler yalnızca geçim sıkıntısı çekmekle kalmaz, aynı zamanda toplumla olan bağları da zayıflar. Bu durum, suç oranlarındaki artıştan toplumsal huzursuzluğa kadar birçok sorunu beraberinde getirebilir.

Yapay zekâya dayalı bu dönüşüm kaçınılmaz görünse de, süreci daha adil bir şekilde yönetmek mümkündür. Devletin, eğitim sistemini teknolojiye uyarlaması, iş gücünü yeniden yapılandırması ve sosyal politikaları devreye sokması gerekmektedir. Aksi halde, toplumsal eşitsizliklerin derinleştiği ve işsizliğin kronikleştiği bir gelecek bizleri bekliyor olacaktır.”

İŞSİZLİKTE TEHDİT, EŞİTSİZLİKTE ARTIŞ!
Yapay zekanın iş dünyasına girişi ile iş gücünün geleceğini yeniden şekillendirdiğini söyleyen Talay, “Birçok iş, yapay zekâ tarafından devralınacak ve bu kaçınılmaz olarak işsizlik sorununu büyütecek. Artık yalnızca üretim hatlarında veya mavi yakalı işlerde çalışanlar değil, beyaz yakalılar da bu durumdan etkilenecek. Muhasebe ve müşteri hizmetleri gibi birçok alan, yapay zekâ destekli sistemlerle yürütülecek. Bu da insanların ne yapacağına dair büyük bir belirsizlik yaratacak” dedi.

Sosyolojik açıdan değerlendirildiğinde, bu durumun toplumsal yapıyı kökünden sarsabileceğini ifade eden Talay, yapay zekânın etkisinin işgücü piyasasında daha önce hiç olmadığı kadar eşitsizliğe neden olabileceğini söyledi. Talay, “Yalnızca işsizlik değil, nitelikli işlere erişim konusunda da ciddi bir uçurum ortaya çıkacak. Eğitimli ve teknolojiye hâkim bireyler iş bulmada daha avantajlı olacakken teknolojiyi yakalayamayanlar büyük bir mücadele vermek zorunda kalacak. Bu durum, toplumun farklı kesimleri arasında gerilimi artırabilir” diye konuştu.

YAPAY ZEKA TOPLUMSAL YAPIYI NASIL ETKİLEYECEK?
İşsizlikle birlikte insanların yaşayacağı kimlik kaybına dikkat çeken Talay şunları söyledi: “İş, bireylerin topluma katkı sağladığı, kendini ifade ettiği ve değer bulduğu bir alandır. Yapay zekâ işleri devraldıkça, insanlar bu kimlik duygusunu kaybetme riskiyle karşılaşabilir. Bu durum, toplumsal yabancılaşmayı ve güvensizliği tetikleyebilir. Özellikle gençler, gelecekte bu değişime nasıl adapte olacaklarını sorgularken sosyal adaletin nasıl sağlanacağına dair önemli sorular gündeme gelecektir ancak bu karamsar tabloya karşı atılabilecek adımlar da mevcuttur. Eğitimin yeniden yapılandırılması, insanların yeni beceriler kazanması ve topluma uyum sağlaması için devletlerin daha etkin sosyal politikalar geliştirmesi gerekmektedir. Yapay zekâ ile birlikte gelen bu dönüşümü doğru bir şekilde yönetemezsek, toplumsal huzursuzluk kaçınılmaz hale gelecektir”

OTOMASYON, GELECEK Mİ, TEHDİT Mİ?
“Otomasyon teknolojileri, modern üretim süreçlerinde mekanikleşme ve rasyonelleşmeyi artırarak iş gücüne yapay zeka ve robotik sistemlerin entegrasyonunu hızlandırmaktadır” diyen Talay, “Emek yoğun işler, örneğin üretim ve depo süreçleri, kolayca otomasyona geçiş yapmaktadır. Hizmet sektörü de dijital dönüşümle birlikte yapay zeka tabanlı çözümlerle yeniden şekillenmektedir. Ancak, bazı meslekler insanın yaratıcılık, empati ve karmaşık problem çözme gibi nitelikleri nedeniyle tamamen otomasyona uyum sağlayamamaktadır. Teknolojik ilerlemeler, işsizlik ve esnek çalışma kavramlarını artırsa da otomasyona direnç gösteren mesleklerin sayısı azalmaktadır” ifadelerini kullandı.

GELECEĞİN MESLEKLERİ DOĞUYOR
Yapay zeka ile birlikte yeni iş alanlarının da oluştuğunu söyleyen Talay şunları dile getirdi: “Yapay zeka ve otomasyon teknolojileri, çalışma hayatını köklü bir şekilde dönüştürerek yeni iş alanları oluşturuyor. Öncelikle, teknolojik ara yüz uzmanlığı gibi pozisyonlar ön plana çıkıyor, bu alan, insan ve makine etkileşimini optimize etmeye odaklanıyor. Ayrıca, dijital okuryazarlık becerilerini geliştirecek eğitim programları ve danışmanlar önemli bir rol oynayacak.”

Etik danışmanlık pozisyonların da ortaya çıktığını belirten Talay, yapay zeka sistemlerinin karar süreçlerinde tarafsızlık ve adaletin sağlanması için insan müdahalesinin gerekeceğini ifade etti. Talay, “Etik sorunları tespit eden uzmanlar, sosyal adalet ve teknolojik etik konularında yeni bir iş alanı yaratacak. Veri kültürü ve dijital topluluk yöneticiliği gibi alanlar, veri temelli toplulukların yönetimi ve sosyal medya platformlarında dijital dayanışma ağlarının organizasyonu gibi ihtiyaçlara yanıt verecek. Bu yeni iş kolları, siber sosyallik ve topluluk yönetimi kavramları etrafında şekillenecek” dedi.

‘KRİTİK BİR ROL OYNAYACAK’
Yapay zekanın sosyal bakım teknolojileri açısından önemli bir potansiyel sunduğunu belirten Talay, “Yaşlanan nüfus, yalnızlık ve artan bakım ihtiyaçları, dijital bakım asistanları ve sosyal robot rehberliği gibi yeni iş kollarının doğmasına yol açacak. Bu tür işler, teknolojinin insanlara hizmet etmesi ve insani ihtiyaçların teknolojiyle harmanlanması açısından kritik bir rol oynayacak. Yapay zeka ve otomasyon, mevcut işleri dönüştürmenin yanı sıra dijitalleşmenin toplumsal etkileri ve insan-makine etkileşimi çerçevesinde yeni iş olanakları da yaratıyor. Ancak bu sürecin, toplumsal eşitsizlikleri artırmadan ve adil bir dönüşümle gerçekleşmesi, sosyal politikalara bağlı olacak. Dolayısıyla, teknolojik gelişmelerin sunduğu fırsatların yanı sıra beraberinde getirdiği risklere de dikkat etmek önem taşıyor” dedi.

TALAY: VERİ OKURYAZARLIĞI EĞİTİMLERİ ÖNCELİKLİ HALE GELMELİ
Yapay zeka etik eğitiminin de önemli olduğuna dikkat çeken Talay, “İş gücünün yapay zeka ile uyumlu hale gelmesi, yeni emek rejimleri ve dijital dönüşüm süreçleriyle bağlantılıdır. Bu dönüşüm için sadece teknik beceriler değil, dijital okuryazarlık ve eleştirel düşünme becerileri de geliştirilmelidir. Öncelikle, veri okuryazarlığı eğitimleri öncelikli hale gelmeli; işçilerin büyük veri analizi ve veri temizleme gibi beceriler edinmesi sağlanmalıdır” ifadelerini kullandı.

Yapay zeka etik eğitiminin de önemli olduğunu ifade eden Talay, bu eğitimlerin algoritmik karar alma süreçlerinin sosyal ve etik boyutlarını anlamaya odaklanması ve çalışanların olası önyargı ve ayrımcılık risklerini fark etmesine yardımcı olması gerektiğini belirtti. Talay, “İnsan-makine iş birliğine yönelik programlar da geliştirilmelidir. Bu programlar, yapay zeka ve robotik sistemlerle etkili iletişimi ve hibrit iş gücü modellerini kapsamalıdır. Çalışanlar, makinelerle etkili bir şekilde çalışmanın yollarını öğrenmelidir. Ayrıca, sosyal dayanışma ağlarının güçlendirilmesi önemlidir. Otomasyon nedeniyle oluşabilecek işsizlik kaygılarına karşı, çalışanların destek olabileceği kolektif yapılar oluşturulmalıdır. Sonuç olarak iş gücünün yapay zeka ile uyum sağlaması için eğitim programları teknik bilgi ile sosyal bilgi arasında bir köprü kurmalıdır. Teknolojik uyum sağlanırken toplumsal etkiler de göz önünde bulundurulmalı, aksi halde eşitsizlikler derinleşebilir” dedi.