​Yaşadın mı böyle yaşayacaksın…

Fikret Otyam’ı acil ameliyata aldılar. Hepimiz hastaneye koştuk. Dostumuz Prof. Dr. Alper Demirbaş ameliyatına refakat etti. Çıktığında hayli kederliydi. Ne var ki baba’nın vücudunun iflas ettiğini kendisine bile dillendirmedi.
İşte o gün hayata tırnaklarını kanatarak takmış Fikret Otyam’ın en son ve en inatçı kavgası başladı.
Ayağa kalktı;
Yazdı, resim yaptı, fotoğraf çekti, konuştu, sergi açtı, küfür etti, rakı içti, barak söyledi, bir doğum gününü daha kutladık hep beraber.
Yazdığı bir kitabın ilk baskısı bendeydi, gazetemde yayınlıyorduk.
Bir sabah aradı, ‘Haşmet kitabımı geri getirmedin daha’ dedi.
Unutmuyordu. Düşünüyordu, yorumluyor ve fikrini söylüyordu. Dün neye inandıysa, o günde aynı inançları, aynı değerleri savundu.
Fikret Otyam, aslında bize yaşama dair çok şey anlattı.
Her şeyden önce nasıl omurgalı insan olunacağını!...
Eğer yaşarken kabul ettiyse meslektaşıydık. Ben o’nun için hep şöyle düşündüm ve bunu birkaç kere de yazdım;
‘….İşte yaşadın mı böyle yaşayacaksın.


Öyle sıradan değil.


Öyle tekdüze değil.


Kavgalarınla, inançları, inandıklarınla, dostlarınla, küskünlüklerinle…


Kaç hükümet, siyasi, iş adamı, lider, cuntacı, postalcı, vekil, sahtekar, hain, üçkağıtçı, hortumcu göreceksin.


Öyle yaşayacaksın ki, anlatacakların olacak yaş gününü beraber kutladığın dostlarına.


İbrahim Çallı’yı tanıyacaksın, Bedri Rahmi Eyüpoğlunu.


Öğrencisi olacaksın, beraber fırça sallayacak anılarına, gireceksin.


‘Canım ya!’ diye söz edeceksin Orhan Kemal’den. ‘İnşallah barışırız diyeceksin ölmeden’ bir küs bir barış olduğun Yaşar Kemal’den.


Bu ülkenin doğusunu, insanını, kürdünü, türkünü senin fotoğraflarından, yazılarından tanıyacak çocuklar.


Aykırı olmayı, karşı koymayı, konuşmayı senden öğrenecekler.


Allahın keçisini sen sevdireceksin.


Bir kez kızdın mı yaşadığın yörenin insanlarına, terk edeceksin en yakın komşun Allah olan dağ başını.


Bir kadın alacaksın yanına kilimler dokuyacak, fotoğraflar çekecek, kedileri sevecek, yoldaş olacak 80’ine geldiğinde.


Kitapların, fotoğrafların, resimlerin, yazıların olacak kamyon dolusu.


Sonra, koltuk değneklerine tutunup kalksan da ayağa,


Fıtıktan dolayı boynuna boyundurluk taksanda,


Pastanın üzerine yakılmış mumları üfleyecek;
‘Ya çocuklar! Size seviyorum diyeceksin..’




Biz de seni çok sevdik baba. Ve hala!