Yaşlılık algısı


Elinde bastonuyla, iki büklüm vaziyette, sokakta zorla yürüyen yaşlılar, kafamızdaki görüntüdür. Fakat bu görüntünün kafamıza yerleşmesinin nedeni gerçekten yaşlıların içinde bol miktarda bu görüntüye uyanların bulunmasıdır.
Yaşlılık ve bunama arasındaki ilişkilerin yaşlılıktan kaynaklandığına eminiz. Çünkü bunama hastası yaşlılarımızın sayısı günden güne çoğalıyor.
Herkesin dilinde Alzheimer hastalığı, ama Alzheimer hastası için hiçbir şey yapılmıyor. Çünkü bunu yaşlılığın kaderi kabul ediyoruz. ‘Allah öyle istiyor’ deyip geçenler her gün çoğalıyor. İnsanın bozduğu her şeyi Allah’a havale etmek, Allah’a da en büyük saygısızlık değil midir?
Bakıyorsunuz yaşlıların çoğu ağır kronik hasta. Yaşlanınca sanki kronik hastalığa yakalanmak bizde kaide olmuş. Eğer kronik hasta değilse yaşlıya tuhaf gözle bakılıyor. ‘Nasıl olur? Sen ağır kronik hasta olmalıydın’ dercesine adeta yaşlıya sitem eden bir toplumda yaşıyoruz. Yaşlılığın konumu buna göre oluyor.
Tabii ki yaşlandıkça bedenimiz yıpranıyor, eskisi gibi çalışmıyor, gücünden kayıplar veriyor. Fakat yaşlılık bugün 30-40 yıl sürebilir. Yaşı 80, 90, hatta 90’nın üzerinde olan kişiler çoğalıyor.
Yaşlılık döneminin büyük kısmını hasta, bakıma muhtaç, yatalak olarak geçiren yaşlılara daha ne kadar karşıdan bakacağız?
Dünyanın her yerinde yaşlılar çoğalıyor, ama her yerde yaşlılık ülkemizdeki kadar acı, sancı, hüzün dolu bir yaşam dönemi olarak geçmiyor.
Bir taraftan G20 ülkesi olmakla övünüyoruz, diğer taraftan yaşlılarımıza Bangladeş usulü yaşamı layık görüyoruz.
Eğer endüstri ülkesiysek, Küba’ya bir yerine iki cami inşa edecek kadar paramız varsa, ilk önce yatırımı camiye değil, insanımıza yapmamız gerekmez mi?
Komşun aç yatarken, senin karnın toksa, bunu günah sayan dinimizin sesine kulak kabartmamız uygun değil mi?
Bizim yaşlılarımızın sağlık ve bakıma muhtaçlık sorunlarının ardında kötü yaşam koşulları vardır. Yaşlıların evlerini ziyaret edin, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Tabii ziyaret edilecek başka yaşlılar da var. Milyoner yaşlıları ziyaret edince karşınıza çıkan manzara Obama’yı bile kıskandırabilir. Benim bahsettiğim yaşlılar şehir merkezlerinde yaşamıyor. Onlara kenar mahallelerde, kasabaların köhne binalarında, köylerdeki ahırı andıran evlerde rastlarsınız.
Yeni Türkiye’de yaşlılık eskisinden farksızdır.
Sosyal politikacılarımıza seslenmek istiyorum... Hiç olmazsa seçim döneminde yaşlıları anımsayın. Sonra yine unutursunuz olur biter! Kim fark eder…