Funda Alpaslan Talay, Z kuşağının yüz yüze iletişimde zorlandığına dair yaygın olarak dile getirilen yargıları eleştirerek, bu gençlerin aslında kendi dünyasında ve kendi dilinde iletişim kurduklarını belirtti. Talay, özellikle dijital çağda ve hızla değişen sosyoekonomik koşullarda, Z kuşağının sesini duyurma çabasında olduklarının altını çizdi.

NEDEN KİMSE ONLARI DUYMUYOR?
Sosyolog Talay, “Bugünün gençlerine, yani Z kuşağına dair kulağımıza en sık çalınan yargılardan biri, yüz yüze iletişim kurmakta zorlandıkları. Sanki duygularını yalnızca ekrandan ifade edebilen, gerçek hayatla bağlantısı zayıflamış bir kuşak varmış gibi. Oysa bu, gençleri anlamaktan uzak, onları dar kalıplara sıkıştıran, sığ bir bakış açısı. Gençlerin iletişim tarzlarını yalnızca yüz yüze konuşma üzerinden değerlendirmek çok eksik bir yaklaşım. Dijital dünyanın içinde var olan bir kuşak, kendi yaşam koşullarına ve çağın gereksinimlerine uygun bir dil geliştirmiştir. Bu, onları iletişimsiz veya duygusuz ilan etmek yerine, onları daha derinden anlamamıza olanak tanıyacak bir değişim olarak görülmeli” dedi.

Z kuşağının iletişim biçimlerinin doğru anlaşılabilmesi için onlara yaklaşımımızın daha empatik ve yargılayıcı olmaması gerektiğini vurgulayan Funda Alpaslan Talay, “Gençler neden konuşamıyor değil, neden kimse onları duymuyor? Toplumun genel yapısındaki güvensizlik, kutuplaşma, sosyal medyanın denetimsiz baskıları ve bireyselleşmeye dayalı sistem gençlerin iletişim yollarını dönüştürdü. Gençler, seslerini duyurabilmek için farklı yollar deniyorlar. Belki de artık kimse onları dinlemiyor, onlar da bu yüzden sessiz kalıyorlar. Ancak bu sessizlik, bir yoksunluk ya da eksiklik değil, onların duyulmayı bekleyen çağrılarıdır” şeklinde konuştu.

Sosyolog Funda

‘GENÇLERİN CESUR DİRENİŞİ’
19 Mart 2025’teki büyük gençlik hareketine değinen Talay, “O gün üniversiteli gençler yalnızca barikatları değil, aynı zamanda korku duvarlarını da yıktı. O gün, Z kuşağı sadece dijital platformlarda değil, yüz yüze de güçlü bir iletişim kurma becerisi gösterdiği bir dönüm noktası oldu. O gün ne dijitalin arkasına saklandılar ne de geri çekildiler. Yan yana durarak, susarak, haykırarak, beden dilleriyle, bakışlarıyla ve en çok da cesaretleriyle en sahici iletişimi kurdular. Hiçbir zaman şiddete başvurmadan, fakat tam aksine olgunlukla ve saygı çerçevesinde direndiler. Onlar, sadece kendi gelecekleri için değil, özgürlük, adalet ve eşitlik gibi daha büyük değerler için de bir araya geldiler ve seslerini tüm ülkeye duyurdular.”

Funda Alpaslan Talay, gençlerin cesaretini ve direncini vurgulayarak, “Kimse bana bu gençlerin cesaretsiz olduğunu, iletişim kuramadığını söylemesin. Gençleri suçlamak kolay. Asıl zor olan, onları yargılamadan anlamaya çalışmak. Gençlerle gerçekten yan yana oturup konuştuğumuzda, o sessizliğin içinde ne kadar çok şey saklı olduğunu görürüz. Belki de sadece biri, onları gerçekten duymaya gönüllü olsun diye bekliyorlardır. Her bir genç, kendi sesini bulmaya ve bu sesle toplumu dönüştürmeye çabalıyor” dedi.

"GENÇLERİ YARGILAMAK KOLAY, ONLARI ANLAMAK ZOR"
Z kuşağının içerik ve duruş bakımından son derece onurlu ve sahici olduğunu belirten Talay,  “Z kuşağı, birey olmanın, hak aramanın, dayanışmanın ve direncin ne demek olduğunu biliyor. İfade biçimleri farklı olabilir; ama içerikleri sahici, duruşları onurlu. Bu gençler, sadece kendi yaşamları için değil, daha adil ve eşitlikçi bir toplum için de mücadele ediyorlar. Onlar, bu ülkenin aydınlık yüzleri. Ve evet, ben onlarla gurur duyuyorum” diye konuştu.

Talay, gençlerin gelecekteki özgürlük mücadelesinde önemli bir rol oynayacağına inandığını belirterek, “Gençlerin sesini kısmaya çalışan her anlayışa karşı, ben bu ülkenin lise ve üniversiteli gençlerine güvenmeye devam edeceğim. Çünkü biliyorum: Yarınları özgürce kuracak olanlar, işte bu korkmadan yürüyen, susmayan, geri durmayan gençler olacak. Bu gençler, sadece kendi haklarını savunmakla kalmıyorlar, aynı zamanda toplumsal eşitlik ve özgürlük için de büyük bir direncin simgeleri haline geliyorlar” dedi.

Muhabir: AYŞE OKAN SARICA/ÖZEL HABER