Konut sadece bizim değil gelişmiş ülkelerinde en önemli sorunlarından birini oluşturuyor. Hele ülkede nüfusunuz dışarıdan gelen göçlerle her gün artıyorsa çözüm için ulusal ölçekli planlar oluşturmanız gerekiyor.
Avrupa Birliği (AB)’nin lider ülkesi Almanya’da doğu-batı birleşmesi nedeniyle konut sorunu kendini iyiden iyiye hissettiriyor. Birleşmenin en çok etkilediği yer olan Berlin’de maaşla çalışan ya da işsiz olanların kiralık yer bulmaları öyle zor ki. O nedenle eski yapılarda işgaller yaşanıyor. Berlin’in orta yerinde büyük bir alan bomboş!
Antalya üzerinden tanımlarsak; Konyaaltı caddesinin başladığı yerden Lara’ya kadar bir alanın, aslında Muratpaşa’nın bomboş bir alan olduğunu hayal edin.
İşte böyle bir yer doğu-batı birleşmesinin ardından Başkent Berlin’in orta yeri.
Alman devleti bu alanı değerlendirmek istiyor.
Eski havaalanını da kapsayan, dünya savaşının tarihi yapılarının yer aldığı bu alanı konut ve alışveriş merkezleriyle donatmak istiyor. Yıllar süren planlarına milyarlarca Euro harcanıyor. Ancak demokrasisi gelişmiş ülkelerde devlette olsanız dilediğinizi yapmanız öyle kolay değil.
Bunun da hazırlıkları yapılıyor. Müthiş bir algı çalışması hayata geçiriliyor. Kentin artan nüfusu gerekçe gösterilerek konut ihtiyacı öne alınıyor. Fakat kamuoyunu ikna etmek öyle kolay olmuyor.
Bırakın Almanya’yı Avrupa’nın en kozmopolit kenti olan Berlin’de yabancılarda çoğunlukta. Her ulustan insanla karşılaşmak, komşu ya da iş arkadaşı olmak sıradan! Hayatlar iç içe geçmiş ve bir birinin kültürünü benimsemişler. Elbette istisnalar var. Alman faşistleri her yabancının yanı sıra kendileri gibi düşünmeyen
Alman’ların da düşmanı!

Konut her kez için önemli. Hele birleşmeden sonra Mark’ın Euro ile değiştirilmesi maaşlardan günlük harcamalara kadar hayatın her alanını olumsuz etkilemiş. Kiralar tavan yapmış. Geçim zorlaşmış. Sıradan yerleşim alanlarında 30-40 Metrekarelik bir evin kirası 700-1000 Euro arasında. Vasat bir çalışanın maaşı ise 700-1000 Euro civarında. O nedenle karıkoca çalışmak zorunda. İşsizlik parası ise her geçen yıl daha da gerilere çekiliyor.
Tüm bunlar olurken Almanya ithalat rekorları kırıyor. Şaşalı yapılar bir birini ardına yapılıyor. Kısacası zenginin zenginliği yoksulun yoksulluğu artıyor.
Başa dönersek bırakın Avrupa’yı dünya bir başka başkentinde böylesine büyük, iştah kabartan bir alan bulmak mümkün olmadığının farkında olan Alman devleti ile Berlin yerel yönetimi konut ihtiyacını öne sürerek burayı değerlendirmek istiyordu.
Kamuoyu yapılan propagandayı samimi ve gerçekçi bulmadı. Berlin’de referanduma gidildi. Halk bu devasa alanın olduğu gibi korunmasını, kamu kullanımında kalmasını istedi.
Sorular ardı ardına geliyordu. Muhalefet ayağa kalktı. Ve alana devlet çivi çakamadı. Şimdi dünya savaşlarına tanık olan, doğu-batı arasındaki bu alan savaşın izleri korunarak geleceğe taşınıyor. Yüksek kiralar giderek yükselmeye devam etmesi, kira yardımlarının da giderek düşürülmesi tepkileri de beraberinde getiriyordu. İşsizlik ve göç dalgası ise işin cabası. Fırsatçılara da gün doğmuştu. Eski kiracılarından kurtulmak isteyenler yeni yöntemler geliştiriyor, kontratlar kısa süreli, artışlar yüksek tutuluyordu. Eski binalar tıpkı Antalya Kaleiçi’nde olduğu gibi kaderine terk edilerek yıkımları kolaylaştırılıyordu. Berlin de 40 yıllık Sosyal konut Yapılanması yeniden gündeme geldi. Halk kira ve konut sorununun çözümü için bir biri ardına kitlesel eylemler gerçekleştiriyordu.
Berlin’de Türklerinde en yoğun yaşadığı yer Kreuzberg de öyle bir eylem başladı ki 3 yıldır sürüyor. Kreuzberg’in göbeğinde çadırda başlayan eylem bu gün Gecekondu’ya evirilerek sürüyor. Buluşma noktasının adı KOTTİ. Bu aslında Kreuzberglilerin oluşturduğu her ulustan insanı kapsayan ve içinde yer aldığı Kiracılar Birliği’ne dönüştü. 2012 Mayıs’ında başlayan eylemlerle oluşan Kotti artık bir protesto merkezi. Bilim insanları, politikacılar hatta polis bile anlayış ve destek gösterdi bu mücadeleye.
Kiraların düşürülmesi için acil tedbirlerin alınmasını, ödenilebilecek düzeylere çekilmesini istiyorlardı. “Kira adı altında bir saatli bombanın üzerinde oturuyoruz” diyen Kreuzbergliler’den biri olan Türk Yıldız Sabriye ile Kotti önünde konuştuk. Yüksek binaların arasındaki Kotti-gecekondunun önüne domates ekmiş. Emekli bir Kreuzbergli olarak kendini tanımlayan Yıldız Hanım her gün bu merkezi açıp kapıyor. Direnişin başından buyana hareketin içinde olduğunu ifade ederken şunları söyledi:
“Bizler çoğuz, farklıyız. Biz Kreuzbergiz ve geçmişimizle gurur duyuyoruz. Yüksek kiralara ve şehir merkezinden dışarı ötelenmeye karşı dayanışma gösteren birçok destekçimizle birlikte mücadelemizi sürdürüyoruz. Geçici süreliğine kiraların metrekaresi 4 Euro’ya düşürülmesini, Jobcenter’in gerçek kira bedellerini üstlenmesini ve sosyal ev inşasında yıllık olarak artan kiralara karşı kalıcı çözümler üretilmesini talep ediyoruz.”


Alman konut sahipleri de evlerinin yıkılıp yerine modern(!) binalar yapılmasına karşı. Bu nedenle sahibi olup oturmakta oldukları binalarının balkonlarında bu durumu belirten pankartları görmeniz de mümkün. Kısacası mücadele sadece Taksim-Gezi’de değil her yerde.


Yarın: Almanya da Döner - Currywurst rekabeti
Çayın sokaklarda ki özgürlüğü