Okullar, çocukların daha sık hastalanması ve bu hastalıkları birbirlerine kolayca bulaştırmaları anlamına da geliyor. Sınıf ve okul ortamlarında uzun saatler boyunca bir arada bulunan kalabalık öğrenci grupları birçok enfeksiyonla karşı karşıya kalıyor. Özellikle okula ilk kez başlayan çocuklar okula başladıkları ilk yıl içinde yaklaşık 8 kez ateşli üst solunum yolu enfeksiyonuna yakalanıyor. Çocukların en sık yakalandıkları hastalıklar arasında üst solunum yolu enfeksiyonları, ishal, bulantı, kusma gibi belirtilerle başlayan rahatsızlıklar ile kızamık, kızamıkçık, kabakulak ve suçiçeği gibi yüksek bulaşıcı özelliğe sahip döküntülü hastalıklar bulunuyor. Bulaşıcı hastalıkların birçoğunun sessiz ve sinsi seyirli oluyor ve kalabalık, havalandırması yetersiz olan okul gibi ortamlarda hızla yayılma eğilimi gösteriyor.

Okul ortamında bakteri ve virüsler, çoğunlukla damlacık yolu olarak bilinen havada asılı kalan partiküller, doğrudan temas veya besinlerden ağız yoluyla bulaşıyorlar. Örneğin nezle ya da üst solunum yolu enfeksiyonu geçiren bir çocuğun hapşırma ve öksürmesi ile mikropların havaya saçılımı gerçekleşiyor veya ortak eşyaların kullanılması ile de enfeksiyonlar hızla yayılmaya başlıyor.

Çocuk hekimleri tarafından özellikle düzenli olarak yapılan çocuk sağlığı izlemlerinin yanı sıra eksiksiz ve zamanında yapılan aşı uygulamaları ile toplumsal bağışıklık artmakta olup, bu sayede hastalıkların daha hafif geçirilmesi ya da tamamen önlenebilmesi de mümkün oluyor. Özellikle geç kalmadan yapılacak yıllık grip aşıları ile ciddi salgınlara yol açan influenza virüsüne karşı bağışıklama sağlanması gerekiyor.

Uyku düzeni oluşturulan çocuklarda bağışıklık sistemi daha sağlıklı çalışıyor. Bu sebeple uyku ve uyanma zamanının her gün aynı düzende olmasının okula başlamadan önceki dönemde sağlanması gerekiyor. Düzensiz uyku aynı zamanda dikkat dağınıklığı ve odaklanma problemlerine yol açarak okul başarısının düşmesine sebep olabiliyor.

Çocukların bağışıklık sistemleri düzenli egzersiz ve sportif faaliyetler yapmaları sağlanarak da desteklenebiliyor. Bu sebeple her çocuğun haftada en az 2 gün 30 ila 60 dakika süreyle egzersiz ya da spor yapmasının teşvik edilmesi gerekiyor.

Ayrıca vitamin ve mineral ihtiyacının haftada en az bir gün mevsim balıkları yenerek, taze mevsim sebze ve meyveleri tüketerek doğal yollarla karşılanmasına özen gösterilmesi gerekiyor. Balıkyağı ya da vitamin takviyesi gibi ürünlerin ise ciddi beslenme ve kilo sorunu olan çocuklarda doktor gözetiminde kısıtlı sürelerde kullanılmaları gerekiyor.

Bu durum en çok okul beslenmeleri için geçerli. Çocukların okul beslenmelerinde hazır gıda ve abur cubur gıdalardan uzak durulması, sağlıklı atıştırmalık olarak nitelendirilen taze ve kuru meyveler, kuruyemişler veya süt ürünlerinin ara öğünlerin içine dahil edilmesi gerekiyor. Özellikle yağ içeriği yüksek poğaça, simit, tost gibi besinlerden ve parazit riski taşıyan iyi pişmemiş et ürünleri içeren tost gibi gıdalardan kaçınılması şart.

Çocuklara düzenli diş fırçalama alışkanlığı kazandırılması da çocukta diş çürüklerini engelliyor, bu sayede enfeksiyonlarda ilk bariyer olan ağız diş sağlığındaki olası bozulmaların önüne geçiliyor.

El hijyeni hastalıklardan korunmada ana kurallardan biri. Çocuğa yemek öncesi, sonrası, tuvalet öncesi ve sonrası en az 20 saniye süreyle su ve sabun kullanarak el yıkama alışkanlığı edindirilmesi gerekiyor.

Okul dönemi hastalıklarının büyük çoğunluğu virüslere bağlı enfeksiyonlar olduğundan antibiyotiğin tedavide yeri yok. Hekimler reçete etmedikçe antibiyotik kullanımından kaçınılması gerekiyor.

Okulda hastalanan, 48-72 saat içinde düzelme bulgusu görülmeyen, ateş sıklığı artan ve ateşi 41 dereceyi bulan çocukların, hastalıkları daha fazla ilerlemeden ve hastalıklarını arkadaşlarına bulaştırmadan mutlaka bir çocuk hekimi tarafından değerlendirilmesi gerekiyor.