İçindeki çocuğu hala ilk günkü gibi tutabilmek önemli olduğu kadar zor bir durumdur. Yaş aldıkça artan sorumluluklar, gelecek kaygısı ve benzeri yetişkin dertleri içimizdeki çocuğa ‘Dur’ demek zorunda kalır çoğu zaman. Ama Milo ile birlikteyken içimdeki çocuğu hiçbir zaman durdurmadım. İşte o zaman anladım ki yetişkin bilinciyle de içindeki çocuğu yaşatmak mümkünmüş.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, yaşım kaç olursa olsun her zaman heyecanla kutladığım milli bayramlarımız arasında yerini alıyor. Bundan yıllar önce ülkemizin hatta tüm dünyanın gündemi pandemi olduğu bir zaman diliminde, sokağa çıkma yasakları henüz kalkmamışken Çocuk Bayramımızı kutlamanın heyecanı ile gözümü açıp hemen Milo’ya koşmuştum.

Herkesin eve kapandığı o zorlu günlerde güneş gibi açan 23 Nisan konvoyu, Milo’yu da alıp soluğu balkonda almama neden olmuştu. İnsanlara moral olmasına adına, o sürece denk gelen bayramlarımız, bizler evdeyken yoldan geçen konvoylar ile renkleniyordu.

Hayata olan motivasyonumuzu kaybetmemek adına, içimizdeki çocuğu da dinleyerek balkonumuzu bir gece öncesinden bayrak ve balonlarla süslemiştik. Sabahın erken saatlerinde, baharın müjdecisi taze çiçek kokuları eşliğinde duyduğum konvoyun sesi içimde öyle bir kıpırtı oluşturmuştu ki ‘Milo bugün 23 Nisan!’ diyerek yataktan çıkmıştım. Binbir heves ile süslediğimiz balkonumuzda Milo ile birlikte konvoyu izlerken bütün komşularımızın teker teker balkona çıkışına tanık olmuştuk. Büyük küçük demeden herkesin balkonlarda yerini alması Milo ve beni daha da heyecanlandırmıştı.

Milo gülücükler saçarak üzerine çıktığı koltuğundan komşularımızı selamlıyor, ben ise balkonlarda yerini alan minik komşularımıza etrafı süslediğimiz balonları ulaştırmaya çalışıyordum. Onların balonlara ulaştığındaki mutluluğunu, küçük bir çocuk edasıyla Milo ve ben de yaşıyorduk. Konvoyun bitmesinin ardından Milo ile balkonda oynamaya devam ederek Çocuk Bayramımızı kutlamaya devam ettik. İşte o zaman fark ettim içindeki çocuğun benimle birlikte yaşayabileceğini.

Yıllar geçtikçe daha ciddi bir karaktere bürünen benliklerimiz, aslında ne olursa olsun içindeki çocukla birlikte gelişiyor. İçindeki çocuğu susturan insanlar çoğunlukta olsa da içindeki çocukla birlikte büyüyen insanlar neşe saçmaya devam ediyor.

Tabii ki bu durum çoğu zaman bir tercihten ziyade zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor. Benim de büyümek için içimdeki çocuğu susturmam gerektiğine inandığım uzun bir sürenin ardından Milo ile geçirdiğim her anımda buna gerek olmadığını çok net bir şekilde kavradım.

Eğer siz de yetişkinliğin getirdiği zorunluluklar içerisinde, içindeki çocuğu görmezden gelmeniz gerektiğinize inanıyorsanız size Aysu ve Milo’dan ufak bir tavsiye; içinizdeki çocuğa kulak verin!