KÜLTÜR - SANAT

Akdeniz’in geçmişini gün yüzüne çıkaran Uluburun Batığı 

Denizin mavi örtüsü altında, zamanın gizemli dokusunu barındıran bir hikaye yatıyor: Uluburun Batığı. M.Ö. 14. yüzyılın sonlarına ait bu antik gemi enkazı, Kaş sularının derinliklerinde keşfedildi. 1982 yılında batığın keşfedilmesiyle başlayan serüven, on bir yıl süren özverili çabaların ardından, Akdeniz'in en önemli Geç Tunç Çağı buluntularından birini gün yüzüne çıkardı ve günümüzde bile araştırmacıların ilgisini çekmeye devam ediyor

Bir zamanlar, tarih kokan suların derinliklerinde, M.Ö. 14. yüzyılın sonlarına ait bir hikaye başlıyordu. Güneşin sıcak ışıklarıyla sararmış kıyıların, Kaş'ın yaklaşık 10 km güneydoğusuna, denizaltı dünyasının gizemli bir hazinesi yatıyordu. Mehmet Çakır, 1982 yazında, sünger dalgıçlığına adanmış hayatında, bu tarihi hazineye rastladı. Denizin öyküsü, Uluburun Batığı’yla birlikte yazılmaya başlandı.

GİZEMLİ KALINTILARIN DERİNLİKLERDEKİ DANSI

Bir sünger dalgıcının gözleri, denizden açıkta, Kaş'ın gizemli sularında parlıyordu. Yıllar süren çabalardan sonra, 1984-1994 tarihleri arasında gerçekleştirilen yaklaşık 22 bin dalışın ardından, Uluburun Batığı gün yüzüne çıkarıldı. Akdeniz'in en büyüleyici Geç Tunç Çağı kalıntıları, suların altında saklıydı.

BİR GEMİ, BİN HİKAYE

Geminin kalbinde yatan sırlar, arkeologların çabalarıyla gün yüzüne çıkarıldı. Bu antik yapı, 20 tonluk yüküyle, bir dönemin ticaretinin ve zenginliğinin taşıyıcısıydı. Ana yük, 10 ton bakır ve 1 ton kalaydan oluşuyordu. Bugün, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen eserler arasında, geçmişin izlerini taşıyan bu metal hazine, ziyaretçilere tarihin derinliklerinde bir yolculuk vaat ediyordu.

GEMİDEKİ ZANAATIN İZLERİ

Sedir ağacından ince bir melodiyle yapılan geminin kaplama tahtaları, bin yıl sonra Yunan ve Roma gemilerinde görülecek olan geçme yöntemiyle işlenmişti. Uluburun gemisinin bir diğer özelliği ise geçmelerin kavelalar sayesinde kilitlenmesinde yatıyordu, bu da o dönemde bir ilk olma özelliği taşıyordu.

MISIR'IN DOKUNUŞU: GEMİDEKİ GİZEMLİ MÜHÜR

Geminin milliyeti belirsizdi ancak Orta Doğu kökenli olduğuna dair güçlü tahminler vardı. Gemide bulunan Mısır Kraliçesi Nefertiti'ye ait mühür, bu gizemli geminin Mısır Kraliyet Gemisi olabileceği düşüncesine yol açtı. Cam külçeleri, tarihin en eski cam eserleri olarak biliniyor ve gemideki diğer eşsiz buluntular arasında yer alıyordu.

Uluburun batığı, basit bir gemi enkazı değildi; o, denizin tarihine dair büyülü bir pencereydi. Eski Mısır'ın egzotik ağaçlarından, siyah renkli Abanoz'a kadar uzanan eşsiz kalıntılar, geçmişin izlerini takip etmek isteyenleri çağırıyordu. Bu tarihi hazinenin altında yatan hikaye, her dalışta biraz daha netleşiyordu ve Uluburun'un sırları, zamanın kumları altında beklemeye devam ediyor. Haber/Erendiz ÖZKURT