Kentin kalbinde yükselen Agora, adeta zamanın dokusunu hissettiren en büyük yapı olarak yükseliyor. Güney hariç üç tarafı dükkanlarla sarılı, ortasında gizemli bir sarnıç bulunan bu mekan, antik ticaretin nabzını attığı bir merkez olarak tarihe tanıklık etmiştir. Agora'nın önündeki yükseltide, zamanın unutulmuş ev kalıntıları arasında dolaşmak, geçmişin sessiz anılarına dokunmak demek.

GRANARİUM: HADRİANUS’UN İZLERİ

Andriake Antik Kenti'nin en göz alıcı kalıntısı, Roma İmparatoru Hadrianus Dönemi'ne ait olan, yaklaşık 2310 metrekare genişliğindeki dikdörtgen planlı tahıl ambarıdır: Granarium. Bu ihtişamlı yapı, Akdeniz kıyılarında eşi benzeri olmayan ender eserlerden biridir. Giriş kapısının yanında duran Hadrianus ve eşi Sabina'ya ait iki büst, geçmişin büyük liderlerinin izlerini ziyaretçilere sunuyor.

LİMANIN BÜYÜSÜ

Tahıl ambarı ile liman arasındaki alanda, liman caddesi ve yarı açık gemi barınaklarıyla dolu bir atmosfer hakimdir. Limanın kuzey kısmında ise Likya tipi lahitlerin çoğunlukta olduğu ve Bizans Dönemi kiliselerinin romantik kalıntılarının hüzünlü bir hikayesini anlatan nekropol bulunuyor.

SU KEMERİNDEN ROMA’YA YOLCULUK

Demre yönünden gelenleri ilk karşılayan, Andriake'ye tatlı su sağlayan su kemeridir. Kemerli girişi ve işlemeli duvarları ile Roma Dönemi'nin tipik eserlerinden biri olan Nymphaion, kentin doğusunda gizemli bir şekilde varlığını sürdürüyor. Bu eski yapı, ziyaretçileri Roma İmparatorluğu'nun ihtişamına bir zaman tünelinde yolculuğa çıkaran bir kapıdır.

Andriake Antik Kenti, sadece taş duvarları ile değil, o duvarların ardında yatan unutulmuş hikayeleriyle de büyüleyici bir atmosfere sahiptir. Her bir kalıntı, geçmişin derinliklerinden gelen bir fısıltı gibi, meraklı ziyaretçilere zamanın dokusunu hissettiriyor ve Likya'nın mistik geçmişine yolculuk etme şansı sunuyor. Bu antik kent, tarihin sayfalarını aralamak isteyenler için eşsiz bir keşif rotası olma özelliği taşıyor. Haber/Erendiz ÖZKURT

Editör: Uğur Keskin