Ankara’nın bulunduğu bölgede M.Ö. 3000’li yıllarda, ilk insanların ayak sesleri yankılanıyordu. Höyükler arasında dolaşan avcılar ve tarım yapan topluluklar, bölgenin bereketini keşfediyordu. Daha sonra Frigler şehre adım attı. M.Ö. 1200'lerde Ankara, Friglerin elinde parladı. Dağların arasında kurdukları köylerde, tapınaklar inşa ederek ruhlarını besliyor, sanatı ve kültürü yeşertiyorlardı. Ancyra, bu toprakların yeni adıydı. Galatlar, M.Ö. 3. yüzyılda şehri fethettiğinde, Ankara'nın kaderi bir kez daha değişti. Onlar, burada bir ticaret merkezi kurarak şehrin hayatına yeni bir soluk kattı. Roma İmparatorluğu dönemi geldiğinde, Ankara bir başka dönüşüm yaşadı. M.Ö. 1. yüzyıldan itibaren Roma, şehri muazzam yapılarla donattı. Roma Hamamı'nın sıcak sularında insanlar dinlenirken tiyatroda oyunlar sahneleniyordu. Şehir, zenginliği ve kültürel çeşitliliğiyle büyüyordu.

Hamamonu Ankara 1861

Roma İmparatorluğu bölününce Bizans İmparatorluğu, şehrin kapılarını açtı. M.S. 4. yüzyılda Ankara, savunma surlarıyla çevrildi ve askeri bir üs haline geldi. Yüzyıllar geçtikçe Türkler 1071’de Malazgirt Meydan Muharebesi’ni kazandıktan sonra Ankara’yı fethetti. Selçuklular döneminde, şehir bir kez daha hayat buldu; camiler ve medreseler inşa edildi. Ticaret yolları canlandı, şehir büyüdü. Osmanlılar, Ankara’yı sahiplendiğinde, bu kadim şehir bir kez daha zenginleşti. 15. yüzyıldan itibaren nüfusu artmaya, yaşam coşku dolmaya başladı. Camiler, köprüler ve hanlar, şehrin her köşesinde yükselmeye başladı.

004

1920 yılında Mustafa Kemal Atatürk, Ankara’yı Milli Mücadele’nin merkezi haline getirerek ilk TBMM’nin kapılarını burada açtı.  1923 yılında Cumhuriyet’in ilanıyla şehir, modernizmin ve yeniliğin sembolü haline geldi. Genç Cumhuriyet'in başkenti seçilen Ankara'da kamu binaları, yollar ve köprüler inşa edildi, adeta yeniden doğdu. Günümüzde, eğitim kurumları, kültürel merkezleri ve hareketli yaşam alanlarıyla Ankara, Türkiye’nin kalbi olmaya devam ediyor ve böylece geçmişten günümüze Ankara, her zaman yeniden inşa edilen bir hikaye yazmaya devam ediyor.

PEKİ, ANKARA İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Ankara, Antik Çağ'da ‘Anküra’ olarak biliniyordu. Efsaneler der ki Frig Kralı Midas, bir gün bu topraklarda yürüyüşe çıkmışken denizden bir gemi çapası buldu. Bu keşif, şehrin isminin ‘çapa’ anlamına gelen bu kelimeden türemesine neden oldu. O dönemlerden kalma paraların üstünde yer alan gemi çapası figürleri bu efsaneyi destekliyor.  Galatlar ve Romalılar bu şehri ‘Ankyra’ ve ‘Ancyra’ olarak andı ancak Türkler Anadolu'ya geldiğinde, şehrin adı da değişim geçirdi ve Ankara, Engürü ve Engüriye gibi farklı isimlerle anılmaya başlandı. Batı dünyasında ise bu şehir ‘Angora’ olarak tanındı. Sonunda, 1930 yılında Türkiye Cumhuriyeti, yabancı dillerdeki isimlerin yerini Türkçe isimlerin alması için resmi bir karar aldı. Artık mektuplar, ‘Angora’ yazıldığında Ankara'ya ulaşmıyordu. Böylece Ankara ismi, zamanla evrenselleşerek tüm dünyada tanınan bir isim haline geldi.
002

Muhabir: YUSUF ÖZTÜRK