1974 yılında Ali Kocatepe’nin Antalya Film Festivali için bestelediği ‘Antalya’ya Koş’, Türkiye’nin ilk festival şarkısı olma özelliğini taşıyor. Bu unutulmaz eser, 70'li yılların nostaljisini sinemaseverlerle buluşturarak Antalya’nın kalbinde taht kurmuş bir müzik ziyafeti sunuyor.
ŞARKININ DOĞUŞ HİKAYESİ
Şehrin unutamadığı bu şarkı, Selahattin Tonguç'un vizyonuyla hayata geçirilen bir proje olan ‘Antalya'ya Koş’ heyecan verici bir başlangıçla doğmuş. Yıllar boyunca Antalya festivallerinde ve halkın gönlünde taht kuran bu şarkı, zamanla bölgenin sembolü haline geldi. Bando repertuarına ekledi, televizyonlar Antalyaspor'un tanıtımlarında arka plan müziği olarak kullandı. ‘Antalya'ya Koş’ yıllardı Antalya'nın ruhunu ve birliğini simgeliyor.
EVRENSEL BİR MELODİ
Defalarca yeniden yorumlanan ‘Antalya’ya Koş’ şarkısının sonunda, İngilizce, İtalyanca, Fransızca, Almanca, İspanyolca ve Rusça birer cümleyle Antalya sevgisi vurgulanıyor. Bu çok dillilik, şarkının evrensel bir çekiciliğe sahip olmasını sağlıyor ve Antalya’nın küresel bir cazibe merkezi haline gelmesine katkıda bulunuyor.
ANTALYA’NIN GELİŞİMİNE KATKI
Bu şarkının Antalya’nın gelişimine sağladığı katkıyı yadsımak mümkün değil. 1974 yılında bestelenen ‘Antalya’ya Koş’, Antalya’nın turizm potansiyelini artırmada önemli bir rol oynadı. Şarkının sıcak ve davetkar melodisi, 1980’lerde Antalya turizminin yükselişe geçmesinde büyük pay sahibi oldu. Bu eser, Antalya’nın büyüleyici güzelliklerini ve misafirperverliğini müzikal bir dille anlatırken, aynı zamanda şehrin tanıtımında da önemli bir araç haline geldi.
NOSTALJİDEN GÜNÜMÜZE
Yıllar boyunca Antalya festivallerinde yankılanan ‘Antalya’ya Koş’, her dinleyişte 70’li yılların büyülü atmosferini yeniden yaşatıyor. Bu şarkı, Antalya halkının kalbinde özel bir yere sahip olmasının yanı sıra, şehrin kültürel mirasının da önemli bir parçası haline gelmiş durumda. Ali Kocatepe’nin bu ölümsüz eseri, Antalya’nın büyüsünü ve güzelliklerini müziğin evrensel diliyle dünyaya duyurmayı sürdürüyor. ‘Antalya’ya Koş’, sadece bir şarkı olmanın ötesinde, bir şehrin ruhunu ve coşkusunu melodilere döken bir başyapıt olarak Antalya’nın tarihine altın harflerle yazıldı.