KÜLTÜR - SANAT

Antalya topraklarında doğan şair

Onat Kutlar, Türk edebiyatının ve sinemasının derin izler bırakan bir şair, yazar ve düşünür. Akdeniz'in sıcak nefesiyle büyüyen bu değerli sanatçı, Gaziantep’ten Paris’e uzanan yolculuğunda, edebiyat ve sinemaya dair zengin bir birikimle ülkesine döndü. Onun hayatı, tutkuyla bağlı olduğu sanatın her alanında bıraktığı unutulmaz izlerle dolu

Onat Kutlar, Türk edebiyatının ve sinemasının derin izler bırakan önemli bir figür. Gaziantepli bir ailenin evladı olarak, Akdeniz’in büyüleyici atmosferinde, Antalya'nın Alanya ilçesinde soğuk bir günde 25 Ocak 1936’da dünyaya gözlerini açtı. Akdeniz’in sıcak nefesiyle beslenen Kutlar, hayatı boyunca bu coğrafyanın ruhunu eserlerine taşıdı. Ancak onun hikayesi, yalnızca bir yazar ve şair olarak değil, bir düşünür ve sinemacı olarak da zengin bir mozaik sunuyor.

GAZİANTEP’TE GEÇEN İLK YILLAR

Çocukluk yıllarını Gaziantep'te geçiren Kutlar, burada hayatının ilk izlenimlerini topladı. İlk ve orta öğrenimini bu şehirde tamamladı. Henüz on dört yaşındayken, Küçük Dergi’de yayımlanan ilk şiiriyle edebiyat dünyasına adım attı. Küçük bir çocuğun kaleminden dökülen bu ilk dizeler, onun gelecekteki büyük edebi yolculuğunun habercisiydi.

Onat Kutlar, genç yaşında yazdığı şiirlerle yetinmeyip, ilk öyküsünü Volan Kayışı adıyla Seçilmiş Hikayeler dergisinde yayımladı. Bu öykü, onun edebiyata olan tutkusunu ve yeteneğini gözler önüne serdi.

İSTANBUL’UN RÜZGARINDA YENİ BİR HAYAT

Gaziantep’in ardından İstanbul’a taşınan Kutlar, burada İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nin Mimarlık Bölümü'nde eğitim aldı. Ancak içindeki edebiyat ve felsefe aşkı, onu bambaşka yollara sürükledi. Mimarlık eğitimine yalnızca bir yıl devam ettikten sonra, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne geçti. Ancak bu da onun gerçek tutkusu değildi.

Fakültedeki son dersinin sınavına girmeyerek eğitimi yarım bırakan Kutlar, felsefe okumak için Paris’e doğru yola çıktı. Sorbonne Üniversitesi'nde felsefe bölümüne devam etti ancak burada da uzun süre kalmadan, kısa bir süre sonra İstanbul'a döndü.

EDEBİYAT DÜNYASINDA BİR YILDIZ

1959 yılında yayımlanan ilk kitabı İshak, Kutlar'ın edebiyat dünyasındaki parlayışını müjdeledi. Bu eser, kısa sürede büyük yankı uyandırdı ve 1960 yılında Türk Dil Kurumu Ödülü'ne layık görüldü. İshak, dünya edebiyatında da büyülü gerçekçilik akımının erken örneklerinden biri olarak kabul edildi. Kutlar, bu eseriyle edebiyat dünyasında kalıcı bir yer edindi.

SİNEMATEK YILLARI VE YENİ SİNEMA DERGİSİ

Kutlar'ın sanata olan ilgisi, edebiyatla sınırlı kalmadı. 1965 yılında, Türk Sinematek Derneği’ni ve Yeni Sinema dergisini kurarak, Türk sinemasına yeni bir soluk getirdi. Sinematek Derneği, 1965-1976 yılları arasında Türkiye'ye dünya sinemasının kapılarını aralayan önemli bir kültürel merkez haline geldi. Burada, birçok uluslararası ve yerli sinema eserinin tanıtımını yaptı ve bu alanda da adını duyurdu.

Yusuf ile Kenan, Hazal ve Hakkari'de Bir Mevsim gibi filmlerin senaryolarına imza atarak, sinemaya da derin izler bıraktı. Özellikle Hakkari'de Bir Mevsim filmi, uluslararası festivallerde birçok ödül kazandı ve Kutlar'ın sinema dünyasındaki başarısını perçinledi. 1985 yılında Berlin Film Festivali'nde jüri üyeliği yaparak, sinemadaki yetkinliğini bir kez daha kanıtladı.

ULUSLARARASI TAKDİR VE ONUR NİŞANLARI

Kutlar'ın sinemadaki ve edebiyattaki başarısı, uluslararası alanda da takdirle karşılandı. 1975 yılında Polonya'dan kültür nişanı alarak onurlandırıldı. 1994 yılında ise Fransa’dan Chevalier de L’Ordre des Arts et des Lettres nişanını aldı. Bu ödüller, onun sanata yaptığı katkıların uluslararası platformda da kabul gördüğünün bir göstergesiydi.

ARDINDA BIRAKTIĞI MİRAS

Onat Kutlar’ın hayatı, ne yazık ki trajik bir şekilde sona erdi. 30 Aralık 1994’te The Marmara otelinin pastanesinde konulan bombanın patlamasıyla ağır yaralandı. Hayata tutunmak için on iki gün boyunca verdiği mücadele, 11 Ocak 1995’te sona erdi ve bu büyük sanatçı aramızdan ayrıldı.

Onat Kutlar, ardında derin bir edebi ve sanatsal miras bırakarak, hayatın zorluklarına rağmen sanatın dönüştürücü gücüne inananlar için bir ilham kaynağı oldu. O, Akdeniz’in sıcak nefesini içine çekip, bu nefesi eserlerine yansıtan bir şair, yazar ve düşünürdü. Sanat dünyasında bıraktığı izler, onu ölümsüz kılacak kadar derin...